Merhaba herkese. Sayın okurlar işte size bir gizli gerçek daha. Şu ara iş hayatı üzerine giderek artan bir şiddette düşünmeye zorunlu buluyorum kendimi. Yine dün itibariyle mimarlar müteahhitler ve iş adamlarının bizler üzerinde gerçekleştirdiği içler acısı bir planı daha öğrenmiş bulunmaktayım. Pek çoğumuz plazalarda çalışıyoruz peki hiç dikkat ettiniz mi çalıştığımız bu plazalar neden hep birbirine benziyor?
Dün saat 17:00 itibariyle iş çıkışını takiben bir kutu kırmızı tubor eşliğinde çalıştığım plazanın karşı sokağına kaldırıma oturdum ve hayatımı karartan bu devasa yapıyı uzun uzun inceledim. 4. Kutu biramın sonuna gelmiştim ki gözlerim yavaş yavaş yan taraflardaki plazalara kaymaya başladı onları da incelemeye başladım ve sonra ani bir uğultu hisettim omurilik soğancığımda. Ulaşmış olduğum yüksek ruh hali ve artmış farkındalığım sayesinde bunca zamandır içten içe hissettiğim ancak farkına varamadığım o gizli gerçek su yüzüne çıkmıştı. Binaların hepsi aynı sistem ve mantalite üzerine inşa edilmişti.
Bakınız uzun kazulet gibi dört köşe , penceresi açılmayan, karartmalı camları bulunan, içine temiz hava girmesi engellenmiş kocaman yapılardan bahsediyoruz. Peki neden hepsi böyleydi?
İşte acı gerçekler ; Pek çoğunuz uzun binalarda pencere açılmayış sebebini aerodinamik bir çözüm sanırsınız, ben de düne kadar öyle sanıyordum, pencerenin açılmayışı sayesinde bina rüzgar yüzünden rezonansa girmez diye düşünürdüm ancak sebep bu değil sebep çok daha mantıklı “kendimizi atmayalım, atamayalım” diye. Ve kabul etmek lazımdır ki amacı doğrultusunda işlevsel bir çözümdür, Çok defa görmüşümdür ki buhran geçiren pek çok arkadaşım, kendini atmak amacıyla cama koşup çarpma sonucu geri sekmiş ve kendini öldürmeyi becerememiştir. Kapalı cam uygulaması ölsem de kurtulsam teorisine misilleme bir çözümdür. Camların karartmalı olması da aynı amaca hizmet eder, siz hala güneş bizleri rahatsız etmesin diye yapılmıştır diye düşüne durun aslında yapım amaçları dışarıdaki hayatı karartmaktır. Aklı salim hiç bir insan dışarıda cıvıl cıvıl bir hayat varken kendine “ne yapıyorum ulan ben burda” demeden mal gibi çalışmaz. Çalışan varsa acil şifalar diliyorum şimdiden. Dıştaki(gerçek) hayat karanlık olmalı ki içerideki biz zavallılar amaan zaten bu havada ne yapacaktık ki demeliyiz. Ve camları da açılmaz(çok az açılanları mevcuttur) lanet olsun ki bu plazaların ki biz temiz hava almayalım, beynimiz ama ha çalışmasın, gerizekalı olalım(yer yer çalışma arkadaşlarımın ağızlarından sarkan salyayı görüp üzülüyorum) burda kürek köleleri gibi ömür tüketelim diye...
Peki ya bu yapıların bu kadar büyük olma sebebi nedir sevgili okurlar? Hayır hayır yine çok iyi niyetli düşünüp kalabalık çalışan grupları için dizayn edildiklerini düşünüyorsunuz. Oysa sebep çok daha acı, olası bir felakette ceset torbası yetersizliği yüzünden. Hepimiz tek bir yerde olalım ki hayatta yaptığımız yanlış şeçimler gibi yüzlerce cesetimiz de aynı yerde yatsın diye. Üzülerek söylüyorum ki bu yapılar toplu mezarlarımız olarak inşa edilmiştir.
Bize yaşamı yaşamayı doğayı unutun, tek yolunuz bu, bu ki kendi özgür seçiminiz, burada sürünüp bu yolda israf edeceksiniz hayatlarınızı diyen her ses ve kuralın gözü kör olsun diyor, para için hayatlarını satan biz maktüllerin yakınlarına şimdiden baş sağlığı diliyorum. Anne, baba benden sonra canım kedime lütfen göz kulak olun. Görüşmek üzere.
1 yorum:
mandalina bahçelerine gidelim..
Yorum Gönder