Mesleki Deformasyon Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

15 Haziran 2011 Çarşamba 4 yorum

Günaydın arkadaşlar!
-Sağol
-Sizde sağolun.
Evet güzel bir gün gerçektende, en azından dışarıda olup oksijen soluyabilenler için. Biz içeride kalanlar içinse durum biraz farklı tabi. Bugün yine sabah sabah kahvemle(kendisi aslen zifttir ben kendisine böyle sesleniyorum) konuşurken... Bu arada özür dilerim daha önce söylemeyi unuttum ben her sabah, kahvemle konuşurum. Sessiz sakin iyi bir dinleyici ayrıca ufkumu açıyor. Herneyse işte bu sabah yine kendisiyle iş hayatının boktanlığı hakkında konuşurken bir yandan da maillerime göz atıyordum. Okuyucularımdan biri mesleki deformasyon hakkında açıklayıcı bilgiler istiyordu dolayısıyla bu günün konusu olarak bunu uygun gördüm.
Peki “Mesleki deformasyon” nedir?
Önce süper basite indirgenmiş kısmıyla başlayalım; Çalışan zatların başına gelmesi muhtemel, iş ortamlarında normalden fazla zaman geçirilmesi yüzünden götünüzde, başınızda, kolunuzda, sırtınızda daha doğrusu her yerinizde(psikoloji de dahil) meydana gelebilen hasarlardır. Farzı misal çok oturmaktan bağsur olmak, mouse klavye yüzünden bilek kireçlenmeleri, düzenli gerginlik yüzünden boyun ve sırtta tutulmalar, yönetici yüzünden komple kafayı sıyırma, osuruk solumaktan ciğerlerde ödem gibi. Ancak konu çok daha derindir olayın bileklerinizle ya da götünüzle sınırlı kalması inanın iyi birşeydir. (götünüzde derin bir şey olması iyidir demiyorum doğru okuyun) Asıl hatrı sayılır deformasyon kafada olur, hayatı algınız yaptığınız işten kopamaz hale gelir. Müdür, eşine gününün nasıl geçtiğini sormak yerine rapor ister. Doktor ölen annesi için X oldu diyebilir veya bir bilgi işlem çalışanı sevgilisiyle arasındaki iletişim eksikliğini anlatmak için “iki uç arasında veri kayıpları”olduğu açıklamasını yapabilir. Yani çalışan organizmanın, çalışmaktan kopamaması ve işinde kullandığı araçlardan bağımsız bir varlık olamaması durumudur. Bilimsel adı mallıktır. Durum tahmin ettiğinizden çok daha vahim olup acil müdehale gerektirir. Aslen tek tedavisi işi gücü bırakıp, evi barkı kapatıp hatununuzu (ya da adamınızı) kolundan tuttuğunuz gibi Bodruma yerleşmektir. Özellikle mandalina meyvesinin insan ruhunda açılan büyük gedikleri onarmadaki gücünü göz önüne alarak bu saptamayı yaptım. Aylık 500 tl bedelle iki katlı beyaz boyalı evinizi tuttuktan sonra yapılması gerekenlerse şöyle sıralanabilir;
*Her sabah 09:30 da hafif tempolu bir koşu ardından ne sıcaklıkta olursa olsun denize girilecek. Soğuk olması daha iyi, korkak olmayın atlayın suya.
*Saat 10-10:30 arası sevişilecek.
*Saat 11:00’de kalamar ve soğuk bira eşliğinde hafif bir kahvaltı
*Saat 12:30’da deniz çipurası, yeşil salata ve biradan oluşan öğle yemeği
*13:00’den 15:30’a kadar hafif esen meltem eşliğinde hamakta yumuşak yumuşak sallanılıp kitap okunacak.
*16:00 gibi tekrar denize girip şu cümle söylenecek “zikerüm dünyanın kahrını” Cümle üç dakikalık aralıklarla çok kez tekrar edilmeli.
*17:30 akşam yemeği öncesi sevişilecek sonrasında ufak bir uyku.
*19:00 akşam yemeğinde tereyağında mantarlı karides, lakerda, ahtapot, beyaz peynir ve kavun eşliğinde iki kadeh rakı içilecek.
*22:30 gibi Nirvana’ya ulaşılacak bir daha da bırakılmayacak.
Olay bu dostlar, demem o ki bırakıp gidin aksi halde “mesleki deformasyonun “ aslında sedece bir geçiş aşaması olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalırsınız. Geçiş sonrası karşılaşacağınız periyotsa “mutlak mutasyondur”. Bu evreyi gördüğünüzde aslında ağrıyan bükük sırtınızın ya da kazana dönmüş başınızın hiçte büyük bir problem olmadığını anlarsınız. Bu yazımda "mutlak mutasyona" değinmeyi uygun görmüyorum ama nasıl bir şey olduğu hakkında fikriniz olsun diye bir ipucu vereyim. Kişinin osuruğa ve azota olan bağımlılığı bu safhada maksimum seviyeye ulaştığı için şahıs ofis ortamı dışında hayatta kalamamaktadır. Varın siz gerisini hayal edin.
Lütfen hep hatırlayın;
Mandalina, kum, güneş, sevgili ve kedi, işte asıl mutluluğun resmi. Hoşçakalın.

4 yorum:

  • canary dedi ki...

    Öhöm, mesleki deformasyon konulu şükela postunuzu(koyun postu degil anlam kargaşası olmasın, e tabi eşeklik bende gönderi de desem vacip olacakmış neysem) yazmanız için sizi itekleyen-tetikleyen mesleki tabir-i caizse push (hoopp ağır ol) eden okuyucun olarak zihninizden öpüyorum sevgili trueform arkadaşım . her form (eti form degil aman he canlı ya da organizma diyelim) bir gün ölümü tadacaktır elbet ama tabi nasıl tadacaktır o mühim. Son tahlilde elimizde mandalina, her daim sevişmeye aç bir sevgili, açılacak ir tekne, yüzülecek bir deniz, yüzümüzü sıyıracak bir meltem,kıçımızı başımızı önce yakacak sonra cilalıcak güneş, akşam cilası için alkol ve kümülatif toplamda tüm bunları bileşimiyle bünyede toplanan ve gülücük olarak dudaklara yansıtan serotonin hormonu olduğu sürece yaşamı da ölümü de layıkıyla tadabileceğimize eminim. (ne cümle oldu be trt ye örnek metin diye göndersem mi).

    Bittabi mutluluğun resmini -kısaca- çizerken kullandığınız fırçanın sanal bir enstrüman olması da pek manidar :)

  • Adsız dedi ki...

    böyle bos haallere kapılıp kandırmayın kendinizi silkelenin kendinize gelin!! bakın hala o dört duvar arasındasınız!! hadi dagılın cabuk herkes işinin başına !!
    (rüyalar kötüdür hele gerceklesmeyecekler daha da kötü- misal ben ruyamda motor sürüyordum sonra farkettim ki rüyaymıs gittim adamın birini ezdim oldu mu olmadı.ne ruyanın taadı kaldı nede motor sürmenin.. gerceklik farkındalıgının bünyede yarattıgı tahribat 3 dk lık uyku ile de yaratılabiliyormus.. )

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB