Günaydın süper Cumalar herkese. Sevgili okurlar bugün yine akıllara ziyan başka bir konuyla daha yine biraradayız. Konumuz “Peynir Avı Ve Labirent Kuramı”.
Pek çok kişi farenin labirent içinde peynire ulaşmasını zeka belirtisi olarak yorumlar ancak bu görüş çok yanlış olabilir.
Hep dediğimiz gibi peki neden? Çünkü farenin peynire ilerleyişi zekadan olduğu kadar saflık, oburluk, açgözlülük ve hatta cahillikten de kaynaklanıyor olabilir. Ezberden konuşmayalım önce fareyi tanımamız lazım. En başta nasıl bir aileden ne gibi olanaklar içinden kopup bu laboratuvara gelmiş önce bunu bir incelemeliyiz. Her fare bir değil ne de olsa. Şayet fare zaten doğup büyüdüğü delikte peynir bolluğu içindeyse, koymuşum peynirine diyebilir hatta çok muhtemel diyecektir de. Yok fare açsa, açıktaysa zorluklar içinden sıyrılıp bu güzide laboratuvara gelmişse pek tabi peynirin peşinden gitmesi normaldir. Ancak bunlar çok basit iki değişken durum olup bizlere zeka pırıltısı olduğunu ya da olmadığını kanıtlayamazlar. Gelin labirente biraz daha yakından bakalım zira o noktadan daha fazlasını göremeyebilirsiniz. Önce şu sağdaki beyaz olana bir bakalım;
Bunun adı Jonathan. Görüldüğü üzere çok iyi semirmiş, maşallahı var. Ama biliyoruz ki Jonathan bu şişkoluğuna rağmen halen peynir peşinde en azimle koşan arkadaşlardan. Ama niye? Çünkü doğumundan bu yana ailesi onu bu iş için hazırlamış, para biriktirmiş ve sonunda peynir avı eğitimi için en pahalı okullara göndermiş ancak bir şeyi kendisine söylemeyi unutmuşlar; “Doyduğunda bırakabilirsin”. Dolayısıyla Jonathan bildiği tek şeyi yapıp peynir avlıyor. Durumun alternatifini bilmiyor neyseki merakta etmiyor ki mutsuz bir fare değil. Jonathanın ne derece zeki bir fare olduğunu ben bilmiyorum çok iyi bir peynir takipçisi olduğu için zeki sayılabilir ama doyduğunda durmasını bilmeyene ne kadar zeki denebilir emin değilim. Tamam onu şimdilik unutalım, biraz daha bana yaklaşırsanız şu kenardaki gri olanı görebilirsiniz, adı Antony. Aslında pek iştahlı bir tip değildir zaten görüyorsunuz ince narin bir yapısı var ama inanın en çok onun peyniri var. Antony yemese bile mümkün olduğunca çok peyniri olmasından yanadır, olayın ihtiyaçla alakası olmadığı bir keresinde ağzından kaçırmıştı. Geçmişini araştırdığımda maddi imkanları ortalama olan bir ailenin ortanca çocuğu olduğunu gördüm, açıkçası çok parlak bir öğrenci de değilmiş. Dediğine göre hiç bir zaman hiç bir konuda en iyi olmamış ve bunun derin bir açlığını çekiyormuş. O yüzden onu ne zaman görsem hep birşeyleri ispat etmeye çalışan o yorgun ruhunu hissedebiliyorum. Sanırım durmaksızın kıymetli peyniri avlayarak salak olmadığını bize kanıtlamak istiyor. Bilemiyorum ki!
Hadi çekinmeyin biraz daha yaklaşın bana yaklaşın ki hemen ileride sol köşede duran sarışın fareyi görebilesiniz. Korkmayın ısırmam. Hah! şuan görüyorsunuz, işte bu güzelliğin adı Clara. Clara aslında başlarda çok daha iyi bir peynir avcısıydı oysa son zamanlarda onu neredeyse labirentte hiç görmüyorum ama gördüğünüz gibi sağlığı gayet yerinde hatta sanırım biraz fazla yerinde! Şu sıralar laboratuvarda hayatta kalmak için daha kolay bir yol seçtiği konuşuluyor. Son gördüğümde Antony ile birlikteydi. Ne diyelim mutluluklar!
Başka fare yok mu burada derseniz olmaz mı işte burada bir tane daha var. Madem ki bu kadar yaklaştınız benimle de tanışın. Benim adım Dumas laboratuvarın siyah faresi. Tam olarak neden bilmiyorum ama o lanet peynirin peşinden hiç gidesim gelmiyor. Yalan söylemeyeceğim aç olduğumda gidip o peyniri aldım ama sonrasında yine keyfime baktım. Çoğu zaman isyankar ya da serseri olarak nitelendiriliyorum. Problem değil, neysem oyum.
Ama bana hanginiz en akıllı en zeki olanınız diye sorarsanız, samimiyetimle hepimizin ayrı ayrı geri zekalı olduğunu söylemek durumundayım. Çünkü ne yaparsak yapalım öncelikle hepimiz laboratuvar faresiyiz. Zeki olanları bulmak istiyorsanız bu labirentten kaçmayı başaranlara bakmalısınız.
Pek çoğuna göre yakında ya açlıktan öleceğim ya da geri zekalı olduğum için laboratuvardan atılacağım ama bunlar benim için çokta büyük bir sorunlar değil. Dışarıda olup bir kedinin pençesinde can vermeyi , sizin önüme sunduğunuz üçyüz gram peynire değişmem. Herkese iyi haftasonları.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder