Kenafir Göz?
Ertan var bizim burada. Bahsetmiştim daha önce. Neye baksa neyi beğense baktığı şeyin başına mutlaka bir şeyler geliyor.
-Aa ne güzel motosiklet... hemen bir kaza yapıyor devriliyoruz
-Aa ne güzel bilgisayar.. hemmen ekranına sivir sinek çarpıyor kırılıyor
O not defteri ne güzel, bu senin koltuk ne kadar rahat derken mal varlıklarımızı teker teker yitirmeye başladık.
Başta farketmedik aslında sonraları baktık ki önü arkası kesilmiyor kazaların. İzlemeye aldık durumu.
Bizim kenafir gözlü çıktı olayların ardından.
*Kenafir. Kin-aver kökünden türkçeye geçmiş bir kelime. “Aver” getiren demek Farsça. Kin besleyen, kötülük getiren manasına geliyor kelime. Yeri gelmişken bu, onun kendisi için kullandığı bir kelime. Ben öyle hitap etmiyorum.
Her neyse...
Ertan dedik sus gözünü seveyim. Sevme. Beğenme. Ne güzel deme. Olumlu yorum yapma.
Yapmıyor artık sıklıkla ama bazen unutup yapar gibi oluyor. Ani ataklarla durduruyoruz kendisini. Farkında değil ölümcül bir silah var elinde herifin. Hem ruhsatı da yok. Her an yanlışlıkla da olsa tetiği çekebilir.
Tek cümlesine bakar koca hayat gidişatınız. Ne güzel yaşıyorsun be Batu der. İşte o kadar elveda Dünya.
Bu öğlen yemekten sonra çıktık yine dışarı. Mashattan’ın rüzgarlı havuzuna gittik. Klasik rota. Ama koyduğumuz adın aksine bu sefer rüzgarlı değildi havuz. Oh be bugün rüzgar yok dedi Ertan. Rüzgar başladı cümlesi bittiği gibi. Hay ağzıma tüküreyim dedi. Olsun dedim. Olan oldu yüklenme kendine bu kadar.
Sonra kendi anlatmaya başladı.
-Biliyor musun dedi hasta ziyaretine gidiyorum adam haftasonunu çıkaramıyor.
Başta komik gibi gelmişti değil mi? Abartılı. Uydurma. Değil işte. Ciddiyim. Ertan’da ciddi.
Üç leşi varmış adamın. Yeterli delil olmadığı için kanıtlanamamış tabi. Ama Ertan emin katil kendisi.
Kuzeni gelmiş dün eve ziyarete. Sohbet ederlerken arada karşı komşunun da adı geçmiş. Hasta bir adam bu. Adını hatırlayamadım Hasan olsun. Hasta Hasan Amca. Sevdiği biri. Hasta Hasan amcayı ziyarete gidelim mi demiş kuzen. Annesi araya girmiş; gidin gidin tabi çok sevaptır. Ertan yok demiş hala iyileşme şansı var adamın. Gülüşmüşler. Ama bizimki hala biraz tedirgin. Gidip gitmeme konusunda kararsız.
Neyse dedim Ertan, şimdi boşverelim bu iç sıkıcı konuları.
Gel Carefour’a girelim. Yol üstündeki rutin uğrak yerimiz.
Girdik. Çok sevdiğim bir gofret var dedi ve tüh ki adını da söyledi. Gittik baktık. Kalmamıştı gofretten. Görevli kıza sorduk, az önce bitti dedi. Tüm stoklar yerinde bir o eksik.
Yine dedi yine. ..
Bir şey diyemedim haklıydı.
Alacağımızı aldıktan sonra kasaya yöneldik. Kasalardan birinde beğendiği kızı gördük. Hadi dedi o kasaya gidelim. Gittik. Kızın ayağı kaydı düştü. Toparlanınca başka kasaya geçti. Hayattaki şansım işte bu dedi bizimki.
Ödemeyi yapıp dışarı çıktık arkamızdan da kız çıkıyordu. Otomatik kapı üstüne kapandı zavallının.
Gel dedim koca oğlan, gidelim kız can vermeden.
Derin bir of çekti. Yola koyulduk. Gri köpek karşımıza çıktı. Çimlere sere serpe uzanmıştı. Buraların köpeği o da, siyah gibi, bizim gibi.
Ertan hayvanları çok sever, her gördüğü yerde de besler. Kedi, köpek, kuş...hepsini. Kuru, yaş ne varsa, kaç çeşit mama varsa alır yollara döker. Gri aç değildi bugün. Sevdik mıncıkladık çomarı. Sonra ofise döndük.
Masalarımıza oturduktan sonra dank etti bana. Ertan diyecektim sen hayvanları da sürekli seviyorsun ama onların başına kötü şeyler gelmiyor. Emin olamadığım için bir şey diyemedim ama bir teorim var;
Kenafir gözlü falan değil Ertan. Kinle değil aksine fazlasıyla korkarak bakıyor her şeye. Sakınmakla alakalı olabilir yani bu zarar verme durumu. Onlara sahip olamama korkusu... yitirme korkusu... kaybetme korkusu...
Bunları bu korkular yapıyor yada yaptırıyor olabilir insana. Zira hayvanlara yaklaşımı tamamen farklı. Onlardan bir şey beklemiyor. Sahip olmaya çalışmıyor. Sadece karşılıksız seviyor onları.
Evet... sanırım insan sahip olmaya çalışmadan sevdiği şeylere zarar da vermiyor.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder