Durmak Yok Uyumaya Devam

10 Ocak 2012 Salı 0 yorum


Dün akşam itibariyle yine yapmayı tercih etmediğim bir şeyi yapmak zorunda kaldım.
Yine televizyona maruz bırakıldım.
Bu kez kanımdan biri yaptı bu hainliği
Annemdi.
Durdu durdu hadi dedi televizyonu açalım.
Neden ki dedim.
İzlemeyelim ama arkadan ses gelsin hem kendimizi yalnız hissetmeyiz dedi.
Sevgili anneciğim dedim ben eşşşek başı mıyım?
Burada değil miyim? Neden yalnızlık hissedesin ki ben buradayken dedim?
Hele sen varken daha çok yalnız hissediyorum kendimi deyinceeeee
Tamam dedim, aç hadi aç.
Yok böyle dans mıdır nedir işte onu açtı “güzel annem”. (canı sağolasıca)
Yalan değil güzel yaşamlara tanık olduk birlikte;
Adeta kuğu misali süzülüyorlardı çiftler. Uçan kaçan, omuz üstünde dönen, bacak arasından öte yana kopup giden mutlu insanların varlığına tanık olduk akşam boyu.
Derken jürideki yaşlı siyahi amca(Obamanın babası gibi duran hani) birşey söyledi.
Kime dedi bilmiyorum zaten o kısım önemli değil.
Herneyse dedi ki; Sen “samba” yapmak için doğmuşsun.
Vay anasını satayım sayın seyirciler dedim kendi kendime.
Breh breh breh...
Adamın varoluş sebebine bakınız...
Yanlış anlamayın dansı küçümsediğimden falan takılmadım bu lafa.
Sebep amacın güzelliği.
Daha doğrusu içten içe yaşadığım bir tür kıskançlık. Ulan dedim bir onun varoluş sebebine bakın bir benimkine... Bu arada benimki hala nedir tam olarak emin değilim ama seçenekler içinde böyle müzik yapalım, dans edelim gibi huzurlu bir durum söz konusu değil. Nedendir bilinmez hep sıkıntılı bir varoluş beni bekleyen.
Gerçi bende de var bir gariplik biliyorum, en başta farkındayım ki bir çeşit algıda seçicilik gelişmiş içimde. Her şeyde bir ironi bir melankoli arıyor gözlerim. Baktığım gibi de görüyorum sonra içini açıp, dökesim geliyor ortaya ne varsa. Hem baksanıza bilmem kaç milyon kişi o programı izlemiştir de bu lafa kaçı kafa yormuştur?
Neyse fazla uzatmayalım yoksa lafımı unutacağım. Başa dönelim;
Ulan dedim varoluşa bak... Hadi dedim tamam bu adamın gerçek mesleği dansçılık değil siyahi adam orada ona iltifat ediyor... Ee peki ne bu adamın işi?
Oyuncu... manken... ya da öyle bir şeyler işte. Bunları da aşağıladığımı falan sanmayın sakın hiç alakası yok
ama...
Herkesin kıçından ter damlıyor da kaç insan bunca çabasının karşılığını alıyor?
Kaçı bu insanların (ki bunlardan kastım oyuncular mankenler değil tek başına) standartlarına sahip?
Bu kadar devasa uçurumlar olabilir mi insan hayatlarında?
Böyle bir sistem olabilir mi gerçekten?
Hayır tamam anladık olabiliyor da insanlar nasıl içinde durabiliyor bunun?
Şimdi ben böyle söyleyince bazıları kızıyor,
Diyor ki yapma, üzme bizi... söyleme böyle şeyler...
Bak işte kurmuşuz bir düzen, çoluk çocuk, ev araba taksidi yuvarlanıp gidiyoruz.
Sigortamız da var ne güzel.
Bozma.
Olmuyor yapamıyorum duramıyorum söylemeden.
Gelmiyor içimden.
...
Özge Ulusoy birinci oldu akşam.
İşte bu be. YAŞASIN!!!!!!
Siz kaçıncı oldunuz?
Arada bir kendinize bakıp hiç sayıyor musunuz?
Ben sayıyorum. Sonuncusunuz.
Yeri gelmişken bir bilimsel gerçeği de sizlere açıklamak istiyorum;
Az önce yaptığım hesaplamalar gösteriyor ki,
Kendimizdeeeeen onar... yok yok onbeşer adet kopyalayıp, elli altı yıl süreyle sabah akşam seansı yüz liradan E-5’de pazarlasak bile yine de programın yapımcısının mal varlığına erişemiyoruz.
Amannnn erişmeyelim de zaten... allah daha çoğunu versin. Öyle değil mi?
Öyle öyle, tabi öyle... öyle
Aslında söylenecek çok bir şey yok bu konuda, iyice uzadı
Benim hissem şu ki zenginin malı züğürtün çenesini yorarmış.
Ama şu halde
Hala keyifle,
Uyumla,
Yüzünde gülücükle,
Mutlu bir kedi misali sokakta yürüyenler de şunu asla unutmasın;
Böyle başa böyle tarak.
Size her şey müstahak.
Devam halkım eğlenmeye...

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB