Yokuş Yukarı Bir Ders

26 Şubat 2012 Pazar 0 yorum


Hava güzeldi bugün.
Bende fırsattan istifade uyanır uyanmaz atladım motorumun üstüne. Malum bu yeni işe girdim gireli adam akıllı kullanamıyorum kendisini.
Atladım üstüne atlamasına da,
Çalıştıramadım bir türlü güzelimi.
Normaldi tabi, sevildiğini unutmuştu, enerjisi yoktu yavrucağın. Akü boşaltmıştı teknik değimle.
Yapılacak bir şey yoktu ittire ittire başlatmak gerekiyordu motoru. Beşiktaşı bilenler buranın epey yokuş olduğunu da bilirler, bende o yokuşlardan birinin tepesinde oturuyorum yani anlayacağınız ittirmekten ziyade kendimi yokuş aşağı koyverecektim.
Öte yandan,
Teoride iyiydi güzeldi, salacaktım kendimi aşağı doğru, fakat yine çalışmazasa motor ne yapacaktım? Geri nasıl çıkarabilirdim koca aleti?
Vaz mı geçmeliydim?
Pazar Pazar yolarda rezil olmaya gerek yoktu gerçekten. Hem benzinimde azdı. Tamam dedim yarını bekleyeyim hem açık bir servis bulma ihtimalim çok daha yüksek olacaktır diyerek kitledim motoru örttüm üstüne de brandasını girdim tekrar eve.
Bedenim girdi demek daha olur, aklım dışarıda, motorda kaldı.
Önce bir kaç dakika film izleyip oyalanmayı denedim, ardından koltuk üstünde sağa sola anlamsız kıpranışlarda bulundum,
Olmadı. Huzur bulamadım.
Kaderden kaçış yoktu.
Tekrar çıktım sokağa, kendimden korkunç emin bir tavırla fırlatıp attım brandayı karanlığın üstünden(karanlık motorumun adı bu arada) Tamam dedim güzel kızım, öyle ya da böyle en azından deneyeceğiz.
Açtım kontağı,
Taktım ikinci vitese,
Saldım kendimi Beşiktaşın göbeğine doğru.
Yokuş uzun sayılırdı, başarma şansım yüksekti.
...
Fakat başaramıyordum.
Her saniye asfalt tükeniyordu altımızda,
Ve karanlık bir türlü çalışmıyordu.
Son saniyelerde ümidimi tamamen kaybettim. Artık sağı solu kesip motoru yukarı ittirmeme kim yardım eder şeklinde acınası bakışlar atarken sol tarafta anket yapan gençleri gördüm. Aha dedim bunlardan yardım alabilirim.
Yokuşun sonuna doğru yaklaşırken anket yapan gençler de beni ve altımdaki çalışmayan motoru farketti. Tüm bakışlar bana yönelmişti.
Derken;
ROARRR!!! dedi güzel kızım, ve çalıştı.
O an nasıl bir gaza gelmişim, sormayın. Gören sokağa süperman geldi sanır(yani kendimi o an öyle güçlü hissettim)
Anket yapan gençlerin önüne gelince daha da çok asıldım gaza(nasıl bir yetersizlik içine girdiysem o an) Bir yandan da kendi kendime anketçilere laf atıyorum.
-Hadi len ordan, sizin yardımınıza ihtiyacım yok benim.
Bağırıyorum, gürlüyorum;
-BENİM KİMSENİN YARDIMINA İHTİYACIM YOOOOOK(içimden bağırıyorum tabi)
Rüzgar keskin,
Motor güçlü,
Sokağın gözü üstümde,
Bense tüm resme hakimim.
Nasıl verdikçe veriyorum gazı, insanlar ister istemez bana bakmak zorunda kalıyorlar,
Kimi tahmin ediyorum ağız dolusu küfrediyor,
Ama olsun zaferimi kutluyorum
İşte bak Batu diyorum,
Korkmayıp sokağa çıktığın için tek başına da olsan kazandın.
Korkaklara ekmek yok bu hayatta.
Motor stop etti o an.
...
Önce inanmak istemedim. Çok ciddiyim bir iki saniye gerçekliği kabullenemedim. Ne nefes aldım ne gözümü kırptım.
Zaman dursun istedim,
Durmuyorsa beni yutsun istedim,
Yutsun da bilmediğim bir yerlere tükürsün istedim.
Tükürmedi.
Yolu yoktu yavaş yavaş kabullendim,
Durmuştum.
Ama... ama ama nasıl da havalıydım az önce... Her şey... sadece iki saniye önce... nasıl da farkıydı,
Nasıl da solluyordum arabaları...
Nasıl da sokağın efendisiydim...
Evrenin merkezindeydim.
Az önce kendisini göz açıp kapayıncaya kadar solladığım taksi, şimdi hadi diyordu;
-Gitmiyorsa çek sağa da yol ver işimiz gücümüz var.
Kendi başıma ittirip tekrar çalıştırmayı denedim, başaramadım.
Hiç ses çıkarmadan çektim sağa,
Başım öne eğik oturdum kaldırıma,
Tarifi güç bir utanç tüm bedenimi kapladı. Öyle ki hareket etmeme dahi izin vermiyordu.
Biraz soluklandıktan sonra geldiğim yoldan yürüyerek geri döndüm. Anketçi çocuklardan yardım istedim, sağolsunlar ikisi hemen yardım etti. İttirerek tekrar çalıştırdık motoru. O dakikadan sonra motor şansıma bir daha durmadı, hemen açık bir servis bulup aküyü şarj ettirdim.
Programın dışında gelişmeler olmuş olsa da işler sonunda yoluna girmişti.
Eve gelip yüzümü gözümü yıkayıp soluklanınca oturup düşündüm,
Bir kez daha utandım,
İçine düştüğüm durum değildi bu denli utandıran, davranışlarımdı.
Güçlüyken, keyfim yerindeyken nasıl da hiç bir şey umrumda olmamıştı.
Nasılda kapıldım gücün coşkusuna...
Nasıl da meydan okudum dağa taşa...
Ve nasıl da düştüm bir anda.
Hani tek başıma başa çıkabiliyordum her şeyle?
Hani korkmadığım için başarmıştım?
En önemli şeyi gözden kaçırmıştım anladım
Hepsi bir bütündü,
Tek olabilmek, korkmamak...
Hamle yapabilmek evet önemliydi,
Ama eksikti,
Bütün gücümüze... bütün o sağlam duruşlarımıza rağmen,
Alçak gönüllülük ve dostlar olmadıkça, birer hiçtik,
Acizdik.
Şimdi yollarda yürüyüp caka satan, yarınsa apansız silinip gidecek hayallerdik.
Tek olmak değil,
Tek olabilmek,
Ama dost da edinebilmekti mesele.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB