İntihar Çözüm Mü?

23 Şubat 2012 Perşembe 0 yorum



Bir arkadaşım sordu.
İntihar çözüm mü?
Baştan söylüyorum kimseyi olduğundan daha karamsar bir hale sokma derdinde değilim,
Aynı şekilde yanlışlıkla bile olsa kimseye umut vermek de istemiyorum.
...
Nereden başlasak ki?
...
...
“Yaşamak ve ölmek”...“Sorunlar ve çözümler”
Önce bunları alt alta koyup bir denklem haline getirelim.
...
Böyle bir denklemi doğru sayabilmek için sanırım hayatı sorunlar yumağı olarak ele almalıyız.
Ki aslında hiç de yanlış olmaz.
Yani evet düz mantık yaşamak sorunsa,
Yaşamamak çözüm olabilir.
...
Fakat tek başına sorunlar yumağı da diyemiyoruz yaşama...
Ufak da olsa bizi mutlu eden “şeyler” de oluyor içinde.
Oluyor ama...
O güzel,
Ufak,
Şirin mutlu anlar,
Çoğunlukla uzaklara dalıp gittiğinizde ortaya çıkan ateş basmasını, daralmayı,
Engelleyemiyor.
Sizinki de çoğunluk gibiyse eğer,
Yüksek ithimalle dayanılmaz bir yerinde sayma hissi,
Katlanılmaz bir tatminsizlik,
Ve tabi ki geç kalmışlığın başa çıkılamaz telaşı hakim oluyor kalbinizde.
Hatırlamaktan nefret ettiğiniz o “olamama”,
Bir türlü “olduramama” gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz.
Yüzleşiyoruz.
Bu noktada, yani işler başa çıkılamazmış gibi görünmeye başladığında aklımıza geliyor, bu ölme geberme meselesi.
Her aklına gelen yapmıyor tabi, sonuçta bu da diğer her karar gibi,
Neyin ağır bastığıyla ilgili.
Yani denge meselesi.
Bunun cesaretle ya da korkaklıkla bir ilgisi olduğunu da düşünmüyorum.
Biz yaşamayı seçmişler için ölümü seçmek cesaret gibi görünse de,
Sanıyorum ölümü seçenler için de yaşamak fazlasıyla cesaret işi.
Benimse burada değişken insan algısına bağlı sıfatlar hiç umrumda değil.
Tek bildiğim, konu ölüm bile olsa, insan sadece fayda sağlayabileceğine inandığı şeyi seçiyor.
Öte yandan yaşamakla ilgili işin acınası bir kısmı var.
Biz insanların kendilerini kandırarak yaşamayı seçmeleri.
Hemen hergün hepimiz “anlık” ümitlerle hayata tutunuyoruz.
İçten içe yarın da bir halt olmayacağını biliyoruz,
Ama...
Ama yine de bir deneyip görelim diyoruz,
Devam ediyoruz yaşamaya.
Devam ediyoruz yaşlanmaya.
...
Bir tek yaşamımız olduğu için bu kadar kötü olabileceğine,
Bu kadar kötü geçebileceğine,
Bu kadar kötü bitebileceğine inanmak istemiyoruz.
Varlığımızı yüceltmekten hepsi.
Oysa zerre kadar önemli değilsiniz desem?
Ne kadar iyi biri olduğunuz, bir şeyleri hakettiğiniz, bu hayata kattıklarınız,
Anneniz, babanız, çocuğunuz, arkadaşlarınız da bir o kadar önemsiz...
Hatta abartsam sizden bile daha önemsiz desem?
Asla istediğiniz gibi olmayabilir desem hayatınız.
Çok mu kalpsiz, kırıcı olurum?
İncitir miyim?
Üzer miyim sizi?
Eğer öyleyse,
Bence yaşamak için fazla ciddisiniz.
Yaşayabilmek için önce kabul etmemiz gerekiyor.
Farkında değil misiniz?
Asla dolmayacak bir kaba su doldurmaya çalışıyoruz,
Hiç birimiz kum tanesinden farklı değiliz.
Emin olun en kötü şeyler sorgusuz sualsiz, hesap kitap yapmadan gelip bizi bulabilir.
Aynı şekilde bulmayabilir de.
Bizlere verilmiş hiç bir söz yok. Konu bu.
Tüm macerası da burada zaten. Nedense söylerken güldürüyor beni;
Ne olacağımız nereye gideceğimiz belli değil.
Şüphesiz dipsiz karanlık bir kuyu bu,
Hepimizin her saniye içinde yaşadığı, yol aldığı,
Sonuna kadar açıp gözlerini,
Tek bir nokta,
Tek bir tutunacak yer aradığı.
Pek çoğumuz normal olarak bir an bile gerçek bir ışıltı göremiyoruz.
Kimi ışıltının adı batsın diyebiliyor.
Kimi dayanamıyor karanlığa,
Tek fark burada.
Bir sebep gerekmiyor yaşamak için.
Nedeni yok vazgeçmemenin.
Yine de herkese göre değil bu iniş çıkış, bu bilinmezlik...
Bu çalkantı.
Aslında tartışmaya...
Konuşmaya bile açık değil bu mesele.
Bilemiyoruz kendimizin dışında bir başkasının dinmek bilmeyen acısını.
Hissedemiyoruz onun çıkmazlarını.
Belli ki kim neyi seçerse seçsin,
Seçen için doğru.
Kim ne derse desin,
Gerçekte herkesin alınmış kararı,
Elbette ki yerinde ve haklı.
...
Bazıları için daha erken bitiyor hikaye, bazıları içinse birazcık daha uzun sürüyor hepsi bu.
Ben olabildiğince kalıyorum mesela,
Kalmayı seçiyorum.
Özel ya da büyülü bir yanı olduğundan değil.
Zor olduğu için,
Güçlü olduğumu göstermek için gibi zırvalıklardan dolayı da değil.
Her ne kadar muhteşem yakışıklı görünecek olsa da cenazem,
Ve olmamak bundan böyle, silecek olsa da olmanın tüm ızdırabını,
Ne olursa olsun ölüm, kalım kadar çok olasılık vaadetmiyor.
Umut dolu kör bir bekleyiş değil,
Gökyüzü de olsa, bataklığın dibi bile olsa yerim,
Sıradan... basit bir merak içindeyim,
Yarın ne olacak.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB