Kriter Bir

28 Şubat 2012 Salı 0 yorum


Daha önce söyledim mi emin değilim;
Hapşırdığımda çok yaşa demezseniz size fena halde ayar olurum.
Aynı şekilde çok yaşa sonrası söylenmesi beklenen “sen de gör” cümleciği zikredilmezse de böyle oluyorum.
Aslında “ayar” kelimesi tam olarak karşılayamadı hissettiğim şeyi. Şöyle söylesem daha doğru olacak sanıyorum;
“Çok yaşa” ya da “sen de gör” denmemesini durumunu savaş nedeni olarak sayıyorum.
Evet gerçekten bazı konularda bu tür aşırıya kaçan tutumlarım söz konusu.
Öte yandan oturup düşünürsek hiç de haksız sayılmam. Sonuçta her iki cümlenin de içinde uzun olması temenni edilen bir yaşam söz konusu. Bizim kıymetli biricik yaşamlarımız.
Söylenmemesi ise bariz şekilde durumumuzla ilgili çekimser kalındığını gösteriyor.
Hatta kimbilir belki de karşımızdaki bir an önce ölmemizden yana.
Bunu asla bilemiyoruz.
Yani görüyorsunuz ki çok yaşa demeyen kişi içten içe hayatımıza kastediyor olabilir.
Böyle bir şeyi asla affedemem.
Kulağa şaka gibi gelse de inanın durum hiç de öyle değil. Gerçekten kafamda insanlara insan diyebilmem için belirlediğim belli başlı kriterler söz konusu. Elbette bunlarda seviye seviye artıyor. Bugün birinci seviye kriterlerden bahsetmek istiyorum.
Sanıyorum ilk kriteri hepiniz anladınız: Çok yaşa ve sende gör demek.
İkinciye gelirsek, bu da sabahları günaydın demek ve diyen insanlara karşılık vermek. Hapşırmak gibi bu da aynı şekilde içine girdiğiniz ortamda hoş karşılanıp karşılanmadığınızı gösteren basit bir emare.
Hele bir sabah beni görüp de günaydın demeyin bakın bakalım hakkınızda neler düşünüyorum.
Bunu da çok yaşa denmemesi gibi “assla” affedemem.
Üç numaraya gelelim; "Hayırlı işler", "kolay gelsin" ve "iyi günler" dememek, denildiğinse ise aynı şekilde olumlu bir tutum içinde cevap vermemek, verememek.
Dolmuşa bindik parayı verdik, gideceğimiz yere gittik. İnmek üzereyiz. Basit bir iyi günler ya da kolay gelsin demek inanın zor değil, karşılık olarak basit bir “teşekkürler” ya da “size de” kelimeleri de yine aynı şekilde gırtlaktan rahatlıkla çıkabiliyor.
Ama çıkıyor mu? Her zaman değil. İşte ben böyle zamanlarda hafiffffçe küfrediyorum içimden.
Herneyse bırakalım şimdi bunları, kriterleri üçle sınırlamak istiyorum şuan ki aslında bir kaç tane daha var ama konu o değil.
Konu kafamda koyduğum bu kriterlerin ortak yönü.
Dikkat ettiniz mi hepsi en fazla iki kelimeden oluşuyor. İki küçücük kelimeden...
Bunlar, insanların birbirlerine saygı duyduklarını gösterebilmeleri için keşfedilmiş en basit yollar.
Şiir, öykü, roman değil, iki kelime...
İnsanlara bunları bile söylemek zor gelirken, korkarım sonraki kriterler dediğim konu hiç açılmayacak.
Anlamayanlar varsa biraz daha açık ve ciddi olayım;
Tüm bu komedinin özünde sıkıntım karşı tarafın bizler hakkındaki olumlu ya da olumsuz “hisleri” değil. O değerli cümlelerin, yaşamlarımızı uzatıp kısaltması, günümüzü aydınlatıp karartması ya da işlerimizi kolaylaştırıp zorlaştırması durumu gerçek dahi olsaydı zerre kadar umrumda olmazdı.
Endişem bu değil.
Endişem o basit kelimelerin altında yatan gerçek anlamın kaybolması,
Endişem tüm bu yüzeysellik,
Bu saygısızlık,
Bu detaylardan gitgide uzaklaşan topluluk.
Endişem gerçek insanlar.
...
İnsan düşünebilen hayvandır derler.
Hayır,
Değil,
Yetmez,
...
İnsan,
Saygı gösterebilen,
İncelikleri kavrayabilen varlıktır.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB