İlişkide Dört Yıl Sendromu
Günaydınlar,
Arkadaşlar gelin bu sabah çok hızlı başlayıp çok hızlı devam edelim zira yorgunum hatta ölmeye yakıncayım. (dün gece itibariyle departmancak biraz(cık) fazla içtik)
...
Adapazarından Ayşe adlı arkadaşımızın bir sıkıntısı var.(isim ve yer nasıl yalan)
Kendisi dört yıllık bir ilişkisi olduğunu belirtmiş, fakat şu içinde bulunduğumuz son dönemde ilişkide bir şeylerin yolunda gitmediğini hem kendisinde hem de sevgilisinde bir uzaklık bir mesafe olduğunu belirtmiş. İlişkiyi nasıl ateşlendirebilirim, ne tür bir jartiyer, sütyen giysem iş görür türü sorular içinde kendisi.
Açıkçası özellikle şu “dört yıllık ilişkiler konusu” üzerine başlı başına bir kitap yazmayı planladığım için detayları burada uzun uzun anlatmak niyetinde değilim. En başta dedim ya bugün çok hızlı olacağım.
Hızıma yetişebilen konuya da hakim olur işte o kadar.
Herkese iyi şanslar diliyor ve başlıyorum.
Hiç ağdalı cümlelere girmeden unutulmuş ya da daha kötüsü bilinmeyen o gerçeği açıklıyorum.
Ey sevgili insanlar!
Irkın ortalama aşk süresi bilimsel olarak dört yıldır. Sonra biter.
Bunu daha hala bilmiyorsanız ya da ciddiye almıyor, inanmıyorsanız baştan söyleyin bir daha size hiç bir şey anlatmayayım.(yeminle sıkıldım)
Unutmayın ki bu gerçeği bilip görüp sindiremeyen hiç bir eril dişil kişi, ilişkiler konusunda muaffak olamaz, durmaksızın hüsrana uğramaktan başını alamaz.
Bitecek diyorum size daha ötesi var mı? Biteceeeek.
En geç dört yıl içinde o da bitecek, bu da bitecek öbürü de bitecek. Bu işin doğası böyle. Başlıyor, bitiyor.
Bu arada aranızda "hayır hayır bitmedi bitmeyecek Batu Beyyyy biz on, yirmi, otuz küsür yıldır aşığız birlikteyiz" demek isteyenleriniz varsa çok rica ediyorum öğleden sonra konuşsun, sabah sabah özellikle de yılbaşı arifesinde hiç çekemiyorum.
Ayrıca yerim sizin o bitmeyen aşkınızı yalancılar.
Herneyse ne diyorduk? Hah evet, bitecek.
Tabi ki bitecek normali bu. O yüzden kasmayın zorlamayın paralamayın kendinizi bu kadar.
Hatta durun şu dört yıl olayını daha sağlam temeller üzerine oturtalım. Sırf sizler için(başka da kimse için yapmam emin olun) şu an oturup sayıyorum .
1,2,3, 887,10754, 3975110... ... Evet tamam bitti.
Şu anda dünya üzerinde tamı tamına altımilyonüçyüzellisekizbindokuzyüzyetmişyedi kişinin dördüncü yıl sendromunu yaşadığını biliyor muydunuz?
Sizce bu bir raslantı olabilir mi? (Pardon tam şuan iki kişi daha eklendi. Siz güncel sayıyı bir kenara not edersiniz yormayın beni)
Olamaz. Biliyorum olamaz çünkü uzmanıyım bu işin. Bu yaşıma değin geçirdiğim altıyüz küsür yıl içinde her çağda her yaşta defalarca gördüm deneyimledim.
Pek çok tanıdığım, dostum, arkadaşım bunu yaşadı. (Ben yaşamadım benim özel durumum var)
Bu arada bu dördüncü yıl sendromunun aslen göreceli olduğunu da söylemem gerekiyor.
Rahatlıkla diyebiliriz ki aşkın dört yılda bitmesi durumu “en” normal olarak değerlendirilen insanlar için geçerlidir. Eğer daha hızlı veya daha ağır bir yapıya sahipseniz bu sürece artı eksi iki yıl kadar şaşabilir.
Ama adı değişmez.
Yani ilişkinin ikinci senesinde de dördüncü yıl sendromu yaşayabilirsiniz. Dediğim gibi süre değişebilir fakat sonuç değişmez.
Aşk da her şey gibi biter, hem de tüm acımasızlığıyla... gayet matematiksel olarak hesaplanabilir bir biçimde.
Şimdi Ayşeye dönelim;
Demiş ki nereme ne sürsem, hangi noktama ne takıştırsam da adam ateşlense?
Bense Ayşeye soruyorum; Ne kadar devam edebileceksin bu oyunlara?
Yalan değil oturup sayarım burada akşama kadar ne yapsan da adamın aklı çıksa diye ama “gerek yok”.
Hiç bunlara “gerek yok.”
Aşk dünyanın en güzel şeyi aksini asla savunamam.
Ama hissedildiği anın dışına ötelenemez veya uzatmalarla zorla devam ettirilemez. Aşk portakal suyu gibidir.
Nerede ne zaman bulduysanız hemen orada içmelisiniz. Yoksa vitamini kaçar. Ha içtiniz bitirdiniz, o zamanda bardağın tekrar dolmasını beklemeyeceksiniz.
Eğer çok acımasız çok sert geliyorsa bu gerçek...
Tamam korkmayın onun için de bir çözümüm var.
Gelin bir gün topluca taksim meydanında buluşalım oradan da bir hasteneye gidelim. Aldırıverelim şu pipimizi kukumuzu rahat edelim.
İnanın bana o zaman her şey şimdikinden daha “kolay” olacak.
Çünkü sanılanın aksine hayatta çektiğiniz acının yüzde sekseninden aslında kalbiniz değil bacak aranız sorumludur.
Yiyorsa gözünüz dinleyin beni, aldırın gitsin ne varsa
Ya da durun,
Dayanın, yaşayın ve görün.
Bitti mi aşk? Yenisinin geleceğini unutmayın.(ilişkinin bitmesinden bahsetmiyorum burada)
İyi olmak değil mesele, sadakat değil konu
Konu biziz
Konu insan olmak.
İnsan olmak zor zanaat bilmeyen yok heralde,
Konu ne olduğumuzu kabul etmek.
Devam etmek.
İşte hepsi bu.
...
Hiç bir vakit aşksız ve kedisiz kalmayın diyebilirim size.
Barışın gerçeklerle.
Tadını çıkarın yaşamın.
Herkese “muhhhhhteşem” bir yıl diliyorum.
Görüşmek üzere.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
4 fena bi rakam,4 yıllık evli bi arkadaşım var bi gün eşine biz artık aşık falan değiliz hatta sevgi bile kalmadı dimi dedi eşi de bunu onayladı şok oldum.nasıl yani bu kadar çabuk mu oluyo yuhh diyorum ve evlilikten iyice soğuyorum!
4 gerçek bir rakam, arkadaşın çok doğal bir süreç içinde çok normal bir şey söylemiş.
Reddetmek, görmezden gelmek... işe yaramaz.
gerçek ve korkutucu nese bakalım.iyi seneler sanada...
Teşekkürler
Yorum Gönder