Günaydın,
Hemen baştan söylüyorum;
Üzgünüm bir Pazartesi sabah yazısı değil...
Bu bir Pazar gece yazısı,
Siz uyurken yazıldı.
Bir kaç saat sonra yeni işme başlıyorum ama daha önce söyledim ya, orası nasıl bir yer bilmiyorum. Yüksek ihtimalle bir kaç gün bir bilgisayarım bile olmayacak ya da kimbilir belki yazmak için gerekli boş zaman aralıklarını bulamayacağım.
Belki de tek bir cümle kurabilmek için kalemi defteri alıp tuvalete kapanmam gerekecek.
Evet yalan değil abartı değil gerekirse olacak.
Uzun zamandır cevap vermek istediğim bir konuydu bu, sanırım doğru zaman geldi;
Bugün konu iki soru;
1-Ben neden hergün yazıyorum?
2-Ve ne zaman yazıyorum?
İlk soruyu başta bende kendime çokça sormuştum,
“Hergün yazmak mı?”
Bunun sürdürülebilirliği nedir? Açık konuşmak gerekirse pek yoktu. Ama sonra aklıma şu cevap geldi; Hergün yaşıyorum, evet hepsi dışarıdan bir öncekinin aynı gibi görünse de aslında hiç de öyle değildi. Hergün başka bir fikir ve duygu egemen oluyordu üstümde.
Hergün başka bir şeyi yaşıyorum, hergün başka bir şeyleri merak ediyor, düşünüyorum. O halde hergün yazabilirdim.
Bir konsepti olmak zorunda mıydı?
Bilmiyorum, diyebileceğim tek şey konsept benim zihnim - Dİ.
Zamanla bazı şeyler değişti.
Ben ben diye yazıp dururken birden biz diye bir şey beliriverdi.
Bazılarıyla,
Asla herkesle değil ama bazılarıyla yaşanmışlıklar farklı olsa da aynı olduğumu gördüm.
Bazıları daha gençti, bazıları yaşlı. Bazıları soru sordu bazıları hissettiği şeyi anlatamadığı söyleyip bir yaz da göreyim neymiş dedi. Bir karikatüristten resmini yapmasını istermiş gibi... Güzeldi, zaman zaman garipti,
Amam daha önce hissetmediğim bir huzur verdi.
Bir söz değil bu, asla veremem,
Ama evet hergün yazılabilir, varolunan her an bir şeyler yazılabilir.
Biliyorsunuz hiç bir “günaydınım” hayatınız için bir faydanın taahhütü değil. Olamaz da. Bir süredir içimdeki kasvetle içinizi sıkıyorum diye bir sonraki gün sizi güldürme sözü de veremem.
Tek söz benim. Hepsi bu.
Ne zaman yazıyorum?
Her zaman.
Yalan mı oldu biraz? Hayır olmadı.
Mecaz değil yolda yürürken yazıyorum, koşarken yazıyorum, sevişirken, motosiklet sürerken, hatta uyurken yazıyorum.
Dostlarımla rakı içerken,
Gece rüyalarımda,
Her camdan bakışımda, önümdeki eti bıçağımla keserken, fındığı dişimle kırarken, şarabın kırmızılığına dalıp giderken yazıyorum.
Her zaman...
Nefes yerine düşünce almak gibi bu aynı,
O aldığım nefesi vermek yerine içimde bir cümleye dökmek gibi...
...
Bakın bu gece siz uyurken, kulaklarınıza çok samimi bir şey söyleyeyim;
İki saat sonra o yeni ofise gideceğim,
Kalbimde en ufak bir korku,
Bir umut
Bir heyecan yok.
Sadece merak var.
Merak ettiğim tek şey, acaba orada yazmaya devam edebilecek miyim?
Neyse ki gece gece kendime verdiğim cevap beni alabildiğine özgürleştiriyor.
Her zaman yazmaya devam edeceğim.
Biliyorum,
Anladım artık öncelike mesele para değil.
Mesele her şart altında,
Her yerde,
Yaşadıkça yazmak.
...
Hayatımdaki bu tek tutku...
Tüm bu rezilliği çekme nedenim,
Ötesinde başka hiç bir şey yok.
...
Evet,
An itibariyle sıcak yatağında küçük kedisini bırakmış ve sokağın havasını soluyan biri olarak diyebilirim ki;
Bu doğacak olan, güzel bir gün.
Hepinize tekrar günaydın.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder