Süpergalaktik Tombala
Günaydın insanlık,
Bugün size daha önce göremediğim bir ofis uygulamasından bahsetmek istiyorum. Hayır hayır öyle word, excel gibi bir şey değil bu.
Kendisi ” yılbaşı tombalası”.
Geçen hafta Çarşamba sabahı masama bir de geldim ki ne göreyim. Kocaman bir karton hemen mönitörün yanında duruyor, üstünde sayılar sıralanmış, sağ altta ”bilgi teknolojileri yılbaşı tombalası batu yazan” yazıyıor. Geri zekalı değilim tabi hemen anladım ki çok zevkli bir oyun bizleri bekliyor. Sağolsun yöneticilerimiz düşünmüş, tatsız renksiz ölü toprağı serpilmiş ofis yaşantımıza bir heyecan gelsin demiş. Bizler de hergün o heyacanı doruk noktasında yaşıyoruz tabi.(Yani ben çılgınca yaşıyorum diye genelleme yapıyorum sanıyorumdiğerleri de bu duyguyu paylaşıyorlardır)
Herneyse başta hergün iki numara çekiliyordu sonra baktılar ki olmuyor kimseye hiç bir halt çıkmıyor hergün on numara çekmeye başladılar, baktılar öyle de pek başarı sağlanamadı sonunda günde yirmi numara çeker oldular.
Diyebilirim ki 28 Aralık 2011 saat 08:45 itibariyle birinci çinkoyu yapan hala yok.
İlginç tabi.
Aslında anlamış değilim durumu, yani nasıl oluyor da hala olmuyor altı tane sayı bir araya gelemiyor?
Aman neyse şimdi kafamızı yorup matematiksel hesaplar içine girmeyelim.
Zaten çinkoya tombalaya hediye ne verilecek onu bilen de yok. Takılıyoruz öyle kendi halimizde umut içinde. O yüzden klasik ofis canlısı psikolojimiz için girip biraz kaderci olalım bıralakım hesabı kitabı,
Diyelim ki;
Bir kez daha görüyorsunuz, hayatta bazı şeyler olmayınca olmuyor.
Gerçi bana olsa başka türlü, olmasa başka türlü dokunuyor.
O söylenen sayılar bir tutsa, derim ki anca bu tutar zaten, başka da bir işimizi yolunda gitmez.
Tutmayınca da gelmişine geçmişine küfredesim geliyor tombalanın, ulan diyorum bu bile tutmuyor.
Bir yanımsa komple tombala olayına bileniyor, iç ses diyor kıvır bu tombala kağıdını sıkı sıkı...
...
Buruştur at çöpe.
Olmuyor tabi nasıl yapacaksın 6 günlük çalışansın sonuçta bu ofiste, tüm psikopatlığımızı bir anda gösteremeyiz ki. Allah muhafaza dili tutulur bu tombalayla heyecanlanan insanların.
Ulan diyorum bu sabah arkadaşlar, belli ki yanlış olan benim. Çok iyi ihtimalle yanlış olmasam bile, ciddi şekilde küçük bir azınlık içindeyim.
An itibariyle şeytan diyor ki bırak masayı gerinde,
Dön yüzünü müdüre,
De ki hiç boşa uğraşmayalım patron
Belli yanlış olmayacak, ben değilim o umut ettiğiniz ideal çalışan.
Aslında ne güzel değil mi?
Yemimiz suyumuz üst katta yemekhanede, servisimiz alt katta emrimize amade, tombalamız önümüzde.
Ohhhh işte bu be!
Bir insan daha ne ister sevgili arkadaşlar öyle değil mi?
...
Yalan değil,
Abartı değil,
Bana göre hiç öyle değil,
Siz ki şimdi deseniz, çıplak ellerimizle ayı avına çıkıyoruz, az sonra paraşütsüz atlıyoruz, karlı dağlara çıplak tırmanıyoruz, geri dönüşsüz uzay yolculuğuna gidiyoruz.
Bilin ki ben ilk sırada geliyorum.
Tutar mı şimdi beni bu ofis?
Tutar mı beni bu para?
Tutar mı bu tombala?
Tutmaz,tutamaz,
“Tutabilemiyor da”
...
...
Alıp kalbimi önüme kedi gibi, sakin ol yavrum diyemiyorum,
Uçarı ruhumu bu sabit zemine konduramıyorum.
Olmuyor, olduramıyorum,
İçimdeki kendimden büyük bu isyanı artık bir an olsun bastıramıyorum.
...
Yanlış vakit,
Yanlış yer,
Yanlış adam,
Sabrım tükenik, asabım ironik
Uzay zaman ilişkisini zorlayan bir gerçeklik içinde hergün gönülsüz tombala oynuyorum.
Beklendiği üzre,
Bir çinkom bile yok.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder