Zombi İmparatorluğu

6 Ekim 2011 Perşembe 3 yorum

Günaydın,
Bu sabah yine ofise geldim(ilginç değil mi pek gelmem) Montumu kaskımı masama üstün körü bıraktım ardından kahve mi almak için mutfağa yöneldim. Mutfak diğer sabahları aratmıyordu tabi çingen pazarından farksızdı. Aslında şimdi ikinci bir kez daha düşünüyorum da çingene tanımlası bizim mutfak için pek geçerli olamaz zira evet kalabalık ancak herkes çoooook mutsuz. Çingeneler çok mu mutlu insanlar derseniz ona verecek cevabım malesef yok. Ne diyorduk ha evet herkes çok mutsuz. Hadi mutluluğu mutsuzluğu da geçtim yaşıyor gibi bile durmuyorlar.
Sanki herkes ölmüş ve o son ölüm anında yaptığı işte sıkışmış gibi otomatik hareketler sergiliyor. Efendime söyliyeyim herkes bir çay alma, bir simidine peynir kesme, bir nesfitine kase ve süt arama derdinde ancak bence gerçekten kimse o çayı simidi poğaçayı nesfiti isteyerek almıyor. Biri onlara hayattayken demiş ki sabah kahvaltı edilecek onlarda bunu genetik kodlarına işlemişler ölümden sonra bile devam ettiriyorlar bu alışkanlığı.
Ben de de kötü bir huy var, nerede somurtkan insan görsem tüm gücümle güldürmeye çalışırım. Neden bilmiyorum ama öyle durgun suratsız birilerini gördüğümde duruma ciddi uyuz oluyorum. İstiyorum ki herkes gülsün.
Dünyaya dostluk kardeşlik ve barış hakim olsun. Açlar doysun, dertler bitsin, herkesin elinin altında en az sekiz güzel kadın(adam) bulunsun gibi, insanlığı mutlak mutluluğa taşıyabilecek masalsı hayallerim var.
Dalga geçiyorum tabi, o kadar değil.
İnsanlık o denli umrumda değil malesef. Herkes mutlu olsun, güzel hayatlar yaşasın sıkıntısı içinde değilim çünkü olamaz. Ama hepten vazgeçmeyi de sindiremiyorum. En azından biraz gayret içinde olsun gülümsesin istiyorum insanlar. Bu benimki biraz da şahsi bir mesele. Somurtkan surat, göz zevkime hitap etmiyor. Değiştirmek istiyorum hemen o yüzü.
Dolayısıyla öngörülebileceği üzere her gün bu zombi topluluğunu hayata döndürmeye çalışıyorum. Herkese gücüm yetmiyor tabi.
Öyle mutsuz enerjisiz insanlar hayal edin ki, asla günaydın dahi diyemiyorlar. Bir görseniz yüzlerini kesin emin olacaksınız ya annesi az önce ölmüş, ya babasının gay olduğunu öğrenmiş.Daha hafif bir sebep olamaz o derece mutsuzlar.
Bense bu konuşmayı başaramayan insanları güldürmek zorundayım. Neden zorundasın derseniz diyebilirim ki yaşadığım yerde karanlığın hakim olmasını istemiyorum da o yüzden. Ayrıca yapmazsam ben de onlara dönüşebilirim. İnanın çok zor iş. İnsan kendinden çok ödün veriyor çok enerji harcıyor bu yolda.
Zombileri tanımanız lazım en başta. Hangisi neyin eksikliğini çekiyorsa ona göre davranmalısınız.
Kimisi dedikodu yapıp birilerini çekiştirince kendine geliyor, kimi paradan bahsedince, kimi güzel bir gelecek hayaliyle, kimineyse belden aşağı her hangi bir şeydenler bahsedin yeter. Dedim ya zor iş. Herkes yapamaz. Zaten aklı olan yapmaz da zira yaptığınızda da elinize geçen bir şey olmuyor.
Aksine hiperaktifliğiniz mi kalmıyor, şaklaban mı, geveze mi, patavatsız mı denmiyor sizin için artık aklınıza duyup ta onore olmayacağınız ne tür isim, sıfat geliyorsa hepsinin size söylendiğini düşünün. Kazancınız işte bu.
Ama önemli değil.
Bu görevde önemli olan ben değilim. Şu lanet zombiler hayata dönsün yeter başka birşey istemiyorum. Yeterki somurtup canımı sıkmasınlar. Bu zaten karanlık olan topraklara daha fazla kasvet getirmesinler.
Hep söylerim.
Bir ölünün bile gülüşünü, bir yaşayanın homurtusuna değişmem.
Gülmek lazım. En azından ne olursa olsun gülmeye çalışmak lazım.
Kendinize ve kedinize iyi bakın.
Görüşmek üzere.

3 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB