Günaydın,
Hadi hemen aşağı inelim, karşımızda iki yol olsun biri sağa diğeri sola doğru. İki yola da aynı anda girelim, iki yolda da aynı anda yürüyelim, her bir yol doğal olarak binlerce başka seçenek ve olasılık barındırıyor içinde, ikisinde de farklı şeyler öğrenip farklı hayatlar yaşayalım.
Her ikisi de yine kendi içlerinde farklı yollara ayrılacak farklı şeyler sunacak önümüze, yine hepsini birden aynı anda seçip hepsine birden girip yol almaya devam edelim. Farklı binlerce adam\kadın hayatlarımıza girmiş olacak, farklı binlerce evlilik yapmış ya da birliktelik yaşamış olacağız ve farklı çocuklarımız olacak. Yaşadığımız yerler öldüğümüz noktalar hepsi birbirinden farklı olacak.
İşte aslında hayalini kurduğum şey bu. Hayalini kurduğum şey tüm olasılıkların yaşanması.
Olasılıkların yitirilmesi fikri ise beni en derinden üzen şey şu hayatta, çünkü seçtiğim her sağ yol, sol tarafın “seçilememesine” yol açıyor, oysa ben hepsini istiyorum. Hepsinin sonsuza dek varolmasını ve yaşanmasını.
Seçim yapma hakkı ve hareket eylemi olası “geleceklerimin” binlercesinin sonu anlamına geliyor. O yüzden tercihlerimi mümkün olduğunca ertelemeye çalıştığım ve hayatın belli başlı yol ayrımlarını ellerimle ötelediğim bir noktadayım , biliyorum ki her küçük hareketim aslında kendisinden vazgeçmek istemediğim binlerin sonu demek.
Evet yol ayrımlarını dirseklerimdeki tüm güçle itmeye devam ediyorum.
Tam bu an... evet gerçekten güzel, mutlu olduğum için değil tabiki, sadece seçenekler hala önümde olduğu için güzel.
Bazen...
Hayır bazen değil her zaman, kıpırdamadan durmak istiyorum, zamanı durdurmak ve anı korumak. Olasılıkları korumak istiyorum sadece.
Oysa farkındayım aslında hayalim bir ütopya ve durumum paradoks. Korunması imkansız ve anlamsız bir pozisyon bu. İmkansız olması çok umrumda değil açıkçası ama anlamsız olması biraz ümit kırıcı. Çünkü durmak ve karar “almamak” olasılıkların yaşanması anlamına da gelmiyor. Durmak sadece durmak demek. Nihai amacıma hizmet edemiyor.
Tüm zamanlarda ve tüm mekanlarda yaşamak, tüm olasılıkları görmek isterken yani sonsuz bir hareket içinde olmayı isterken sonsuz bir “durmayı” seçiyorum.
Ama neden?
Fiziksel olasılıkarı masaya dökelim;
Yapabileceklerim elbette sınırlı, ne paralel evrenlerde aynı anda yaşayıp ortak bir bilinci paylaşabiliyorum, ne içinde olduğum zamanı durdurabiliyorum, ne de zamanı geri alıp başka bir yolu seçebiliyorum.
Mantık sadece iki seçenek var diyor, dur ya da tek bir yolda devam et.
Bu noktada tek bir yolu seçmek mi yoksa dört yol ağzında sonsuzluğu muhafaza etmeye çalışmak mı gerek? İlki sıradan bir hayat ikincisi ise belki bir hayat bile değil.
Yine de ikinciyi seçmek istiorum, “durmak” benim gözümde tek bir yolda yürümekten daha çekici, tek bir şartla; Durma eylemini hayallerle güçlendirerek.
Vardığım son nokta bu: Hayaller.
Olasılıkların hayali bile tek bir yolun gerçekliğinden daha üstün bana kalırsa. Gözlerimi kapayıp sonsuz düşünceler bulutunda kaybolduğumda gözlerimi açtığımda hissettiklerimden çok daha yoğun şeyler hissediyorum.
...
Herneyse...
Şimdi masadan kalkıp koyu bir kahve daha içme zamanı, hazır kalkmışken biraz da kedi sevelim. Hala yapmaktan hoşlandığım tek tük fiziksel aktivite varken değerlendirmek lazım.
Görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Durmak anı durarak yaşamak ve hiçbir şey yapmamaktır evet bu seni dinlendirir ama dururken düşünmemeyi, hiçbir şey düşünmemeyi, elde ediyor musun? (bak başarabiliyor musun demiyorum hiç uğraşmadan eğer o anda durabiliyorsan aynı zamanda beynini de durdurabiliyor musun?) tahminim, seni yazılarından tanıdığım kadarıyla belki ya da neredeyse hiç. bense bu şekilde durup düşünmektense yürüyüp düşünmeyi, enik sevip düşünmeyi, insan sevip düşünmeyi, sigara kahve içip yada alkol içip düşünmeyi vs vs tercih ederim (bu benim hiperaktivite problemimden kaynaklanıyor da olabilir (allah aşkına insan enerjik olamaz mı? hemen hiperaktif dikkat eksikliği) ama durmamaktan hiç pişman olmadım. dışarı çıkıp yürüyüp havayı içime çektiğimde o yolları seçme şansının hala elimde olduğunu gördüm ve kendimi kandırdım. önümdeki 3 yoldan birini seçip gittiğimde hayatın aslında beni olmam gereken yere götüreceğine inandım, bi nevi kader. hayatı elimden kaçırdığımı da düşündüm, diğer 2 yol akıp gidiyordu. ama insandım. İNSANIM SEN DE İNSANSIN. çünkü düşünüyorsun ve mantıklısın. hayır efendim, düşünüyorum öyleyse varım falan, geliştirdim ben bunları, düşünüp bilgilenip paylaşıyorsun mantıklısın ÖYLEYSE İNSANSIN, İNSAN OLARAK VARSIN. türün bu! üst bir tür olabilir de olmayabilir de sen türünün hakkını vermeye bak ki veriyorsun da! oy ne yazdım be blog senin. neyse ben içine su serpmek istedim çünkü benim zamanında üzerinde düşünüp depresyona bunalımlara girip çıkıp o monoton hayatımın içerisin bulduğum sonuçlara bir göz atman iyi olurmuş gibi geldi bir 15 dakika önce. okuyamazsan da iyi geldi be yazmak klavyeyi sevmedim gerçi de olsun. (ayrıntılar beni delirtiyor evet, ben gidip başka başlık okuyayım) umarım okursun da eksik kısım, katılmadığın kısın ya da bir kere bir insan evladı yapsın da hiç tanımadığım sen ol katıldığını bana belirt ama yalan yok! haydi pisilerin boynundan kaşıyorum, iyi geceler.. -R
Yorum Gönder