Günaydın millet,
Bu sabah uyandım ve yine o eski günler aklıma geldi. Bundan nerden baksaaak bir 9000 yıl öncesi Mezolitik çağın(orta taş devri) ortalarıydı. Hala dün gibi hatırlıyorum...
Herşey siz daha portakalda vitaminken başlamıştı. O zamanlar atalarınız mağaralarda ikamet ediyordu. Ufak ufak aletler yapmaya başlamışlar ve boş zamanlarında eğlence olsun diye birbirlerinin kafasına küçük taşlar atıyorlardı. Aslında şimdi karşılaştırıyorum da o zamanlar daha güzeldi Dünya. Tamam ilk insanlar pek estetik değildi ama onlarda... nasıl desem bir saflık vardı henüz Dünya’yı yoketmeye başlamamışlardı. Neyse o eski güzel günleri anıp moralimizi daha fazla bozmayalım bugün asıl konumuz erkeğin neden güçlü olmak zorunda olduğu.
Başlangıca dönme sebebim de bu, çünkü nasıl başladığını bilmezseniz bunu asla tam olarak kavrayamazsınız. Evet güzel bir Perşembe günüydü ama atalarınız henüz takvimi icad etmediği için farkında değildi.
Her neyse cinsiyetleriniz, o gün öğleden sonra görev dağılımını henüz yeni yapmıştı. Pipisi olanlar avcılık kukulu olanlarınızsa toplayıcılıkta karar kılmıştı. Gerçi bu öyle çok da konuşup karar verilmiş bir konu değildi. Dişileriniz şu anki gibi yine “hassas” ve “narin”, erkeklerse aynı bugünkü gibi “harcanabilir” ve “sinirliydiler”. (Ayrıca o sıra konuşamıyordunuz.) Dolayısıyla erkekler avlanması daha muhtemel taraf olduğu için bu görevi üstlendi. Hayır sevap olsun diye değil aç kalmamak için, malum hatunun topladığı üç tane böğürtlenle hayatta kalmak imkansızdı. Bu erkeğin güçlü olması için ilk sebepti, ikinci sebepse hatun kısmının nemden dahi korunmaya ihtiyacı oluşuydu. Vahşi hayvanlardan öte türün diğer erkekleri tarafından da korunmalıydı. Zira her an biri kafasına kütükle vurup sabahlara kadar ifal edebilirdi zavallıyı. Hal böyle olunca erkekler güçlü olmakla bozdu kafayı.
Her erkek aslında bilinçaltında bilir ki, hiç bir yönden zayıf olmaya, durup dinlenmeye hakkı yoktur. Çünkü “her kadına, güçlü bir erkek gerekir” anlaşmasının taraflar arasında el sıkışılarak imzalandığı günü dna’sının derinlikelrinde hatırlar.
Gerek hatunun başka bir erkek tarafından kapılmaması gerekse “götün” bir hayvan tarafından kapılmaması bu gücün devamlılığına bağlıdır. Güçlü olmak artık bir görev halini almıştır erkek için. Kadının da güzel olma zorunluluğu burada doğmuştur. Erkek mantıklı olmalı ve sınırlı gücünü en iyi olan için harcamalıdır.(en iyi diyerek biraz obje formuna soksamda kadını o dönem öyleydi)
Hal böyle olunca da bu sefer de kadınlar güzel olmakla kafayı bozmuştu. (aslında geçen gün makyajın ilk başladığı zamanı sorduğumda biri yanıt verir sanmıştım ama olmadı, işte bu zamanlar ilk kez olduğunuzdan daha güzel görünmeye başladınız) Bu arada “olduğundan daha güzel görünmek“ deyimini beğenmeyenleri gönül rahatlığıyla dürüst olmamakla suçluyorum.
Gördüğünüz üzere pek bir takıntılı pek bir bozuk başlayan evrim süreciniz aynı şekilde devam etmiş ve günümüz kadın erkek ilişkilerini oluşturmuştur.
Ancak evrim sürecinde değişen tek şey insan olmamış kavramlar da evrim geçirmiştir. Bunun öngörülemeyen bir sonucu ise şu şekilde kendini gösterir. Güç kavramı tamamen değiştirmiştir. Güzellik kavramı ise nispeten aynı kalmıştır. Normalde bu iki kavramın her ikisi de görece fiziksel üstünlüğe dayalı olsa da “güç” tanımlamadan sapmıştır.
Güçlü olmak artık, fizikselden çok ekonomik bir kavram olmuştur ve her iki tarafında elde edebileceği bir hale dönüşmüştür. Bazı(bazı diyorum bazı) kadınlar kazandıkları ekonomik özgürlükle birlikte gücü erkeğin elinden almak ister ve baskın taraf olmayı talep eder.(hayır kağıtla başvuruda bulunmaz)
Güçlü olmayı erkeğin elinden alıp kadınla paylaşmasını istemek erkeğin dünyasını yıkmak demektir. Bu tür bir talep, istek, ihtiyaç, baskı ya da siz ne demek istiyorsanız o, erkekte geri dönüşümsüz hasar bırakabilir hiç tavsiye etmiyorum.
Bunu bir erkeğin kolay kolay kabul etmesini sakın beklemeyin. Beklemek doğrudur yanlıştır bu tamamen ayrı bir konu ama bu beklenti mantıklı değildir.
Size onbin yıldan bahsediyorum. Bu kadar süre güçlü olan erkekti ve dengeyi bununla sağlamıştı.
Bu kadar yıl sizi korudular, şimdi yok yavrum artık ihtiyacım kalmadı demek erkek üzerindeki yükü kaldırmayacak aksine onu sudan çıkmış balığa çevirecektir.
Kaldı ki, yüksek kadın çoğunluğu(hepsi demiyorum doğru okuyun hasta etmeyin beni) erkeğin hala ekonomik olarak daha güçlü olmasını beklerken, erkek normal olarak gelenek ve günümüz arasında çelişki yaşamaya devam edecektir.
Erkek ağlayamaz. Oran kesindir yüzde doksan yumuşaklıkla ve zayıflıkla suçlanır
Erkek işsiz kalamaz. Tüm ömrünüzce çalışmış olsanız bile tembellik ve işe yaramazlıkla şuçlanmanız en fazla bir ayınızı alır.
Erkek fiziksel olarak güçsüz olamaz. Açılamayan kavanozlardan tutunda, ağır alışveriş torbalarına hatta gerektiğinde yine dövüşmeye kadar hep hazır olmalısınız.
Erkek zihinsel olarak güçsüz olamaz. İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir çalışan olma dengesini asla bozmaya hakkı yoktur depresyona giremez ama depresyona girenlere(eş, sevgili, çocuk gibi) hep arka çıkmak zorundadır.
Erkek ekonomik olarak güçsüz olamaz.(açıklamaya gerek bile duymuyorum)
Hatta abartmıyorum erkek uzun süre hasta bile olamaz. Sen nasıl bir erkeksin Allah aşkına bu kadar hasta olunur mu? dendiğini sandığınızdan çok gördüm.
Erkek güçlü olma paktını tüm anlamlarıyla ve mutlak bir şekilde üstlenmiş, imzalamış ve görüldüğü üzere hiç de iyi bir halt etmemiştir.
Tanrısal bir güç ve irade sözüyle korumacı bir tavır göstererek hakimiyeti sağlama girişimi insan erkeği üzerinde çoğunlukla garip obsesyonlar şeklinde kendini göstermektedir.
Güç obsesyonları genellikle dört şekilde baş gösterir;
1-Cinsel yetersizlik obsesyonu(küçük penisli olma korkusu gibi, hatunu memnun edemem korkusu)
2-Fiziksel yetersizlik obsesyonu(küçük adam olma korkusu gibi doğması olası bir gerilim durumunda kendini savunamama korkusu )
3-İşlevsel yetersizlik(küçük zekalı olma korkusu, yol sormaya korkmak gibi)
4-Para obsesyonu(küçük cüzdanlı olma, insanlar param olmazsa bana değer vermez fikri gibi)
Tarih öncesi geçmiş hayatımda ben de bir insan olduğum için bu obsesyonlardan kendi payıma düşeni aldım. Hatta daha önce bir okuyucum yorum yapmıştı, para konusunda obsesif bir hal içinde olduğumu gözlemlemiş. Haklı olabileceğini söyledim, olduğum şeyden utanmam.
Son düzlüğe girdiğimiz şu noktada, rahatlıkla söyleyebiliyorum ki;
Tutulamayacak sözler verilmiş olması kadın için olmadığı gibi erkek için de bir özür sayılamaz.
Yaratılan bu sistem bu düzen içinde, herkesin ettiğini bulduğunu söylemek yanlış olmadığı gibi bana garip ve karanlık bir haz da vermiyor değil doğrusu. Tüm ırkın silinip baştan kediden evrilmesi dileklerimle bugünlük aranızdan ayrılıyorum. Gerçeğiniz bol olsun.
Görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder