Selamlar nasılız bugün?
Ben harikayım özellikle yılın bu ayları daha da keyifleniyor, mutlu oluyorum. Neden diye sorarsanız en sevdiğim gün yaklaşıyor da ondan. Bana çok şey katan o gün.
Sahi sizin en sevdiğiniz gün hangisi? Hadi ama biraz daha yaratıcı olabilirsiniz.
Geçin bunları doğum günüymüş, yılbaşıymış çok klişe, bayram seyran daha da beter. Şimdi iyi düşünün ve bana gerçekten en çok etkilendiğiniz ve şaşırdığınız günü söyleyin. Ne? Evlilik yıldönümünüz mü? Tamam peki, sizin için buysa diyecek birşeyim yok, ama benim için bunların hiçbiri değil. Benim en sevdiğim gün “Yıllık Performans Değerlendirme Görüşmesi”(havalı ve orjinal adı KPI-Key performance indicator) günü.
O gün ben çocuklar gibi şen oluyorum. Sanki bir elimde renk renk balonlar diğerinde pamuk helva varmışcasına mutlu meraklı ve hevesli oluyorum. O gün bana söylenenler kadar keyif aldığım ve ufkumu açan başka söz yok şu hayatta. Ha bu arada, şanssızlık eseri kurumsal bir iş yerinde çalışma fırsatı yakalayamamış olanlar için açıklama gereği duyuyorum. “Yıllık performans görüşmesi” sevgilinizle karşılıklı oturup cinsel hayatınızın nasıl gittiğine dair bir konuşma görüşme değil. O görüşmenin adı “ayrılmaya az kaldı konuşmasıdır” karıştırmayın. Bu yazıyı o tarz bir konu sananlar için şimdiden özür diliyorum. Bu bahsettiğimiz performans, “iş performansımız” bu görüşmeyi yöneticimizle yapıyoruz kendisi bize geliştirmemiz gereken yönlerimizi olumlu birer eleştiri mahiyetinde bildirip bizden gelişim bekliyor(canım benim yerim ben onu).
Gelin benim geçen seneki performans değerlendirme formumun sonuçlarına bir göz atalım;
1-İç ve dış müşterilere yardımcı bir tutum içinde olacak.
2-Amaç ve hedefleri doğrultusunda verici bir tavır içinde olacak.
3-Zaman yönetimi konusunda konsantre oluyor olacak.
4-Problemlerin proaktif tespiti konusunda konsantre oluyor olacak.
5-Sunum yeteneklerini geliştiriyor olacak.
6-Dokümantasyon yetenekleri konusunda çalışıyor olacak.
7-Problemlerin efektif bir şekilde takibini yapıyor olacak
8-Sorumlusu olduğu rutin işlerin tamamlanması konusunda çalışıyor olacak.
Ve işte en çok sevdiğim o son madde;
9-Önümüzdeki yıl açık iletişime ve bilgi paylaşımına öncelik veriyor olacak.
Vay canına dedim bu maddeleri görünce.
Olacak olacak olacak... İki şey beni çok etkilemiş ve düşündürmüştü.
İlki yöneticimin bir kahin oluşuydu, olacakları görebiliyordu. Tüylerim ürpermiş şaşırmıştım, ayrıca tahmin ettiğiniz üzere ona olan saygım da 5-10 kat kadar artmıştı. Toplantıyı takiben kendisine beni bekleyen mutlu bir evlilik olup olmadığını, hayatta muaffak olacak mıyım?, kaç yaşında öleceğim?, kaç çocuğum olacak? gibi hep merak ettiğim sualleri de yönelttim ancak kendisi cevap vermedi. Söylediğine göre bu “geleceği görme” gücünü sadece insanlara işkence olsun diye kullanabiliyormuş.
İkinci etkilendiğim ve beni düşündüren noktaysa şuydu;
Bu yaşa nasıl gelebilmiştim? Gerçekten nasıl olmuştu da tüm o maddelerdeki özellikler bende olmadığı halde bu yaşıma gelebilmiştim? Nasıl olmuştu da yedi senedir bu sektörde kendime yer bulabilmiştim. Allahın sevdiği kulu muydum acaba? Olabilir miydi? Yoksa sadece şanslı bir adam mıydım? Bilemiyordum ama belliydi ki ne bilgi birikimim, ne de zeka seviyem bu soruların yanıtlarını kendi kendime bulmam için yeterli değildi. Ben de yöneticime sordum.
Sizce ben bu yaşıma nasıl geldim? Yine yanıt vermedi “geçmiş hakkında bilgi verme” gücünü de sadece insanları üzmek için kullabiliyormuş. Üyesi olduğu “mistik yöneticilik kültünün” katı kuralları böyleymiş.
Yapacak bir şey yoktu, büyüktü, bilgili olandı, kutsal güçlerle donatılmıştı ve oturduğu taht ona ilahi kuvvetler tarafından bahşedilmişti. Boyun eğmekten, saygı duymaktan, kabullenmekten başka çare yoktu; ben de öyle yaptım.
Ama toplantı bitip kapıdan çıkmak üzereyken kendisine son bir soru daha sordum;
-Hiç merak etmiyor musunuz?
Neyi dedi.
-Gücünüzü iyilik, güzellik, mutluluk için kullansanız sizce nasıl olurdu, hiç merak etmiyor musunuz?
Yapmak istemediğim bir şeyi neden merak edeyim ki dedi.
Başımı yanıtı aldığıma dair hafifçe öne doğru salladım ve usulca odadan ayrıldım.
Kapıyı kapattığımda ardımda kocaman bir dünyayı bırakmıştım.
Artık biliyordum;
Tüm bilgeliğiyle ve içtenliğiyle doğru olanı o yapıyordu.
Benden istedikleriyle değil, beklentileriyle hiç değil, ama yaptıklarıyla farkındalığımı uyandırmış ve beni geliştirmişti.
Evet artık yöneticimin istediği gibi, o ulaşılması imkansız üstün ofis çalışanı makamına ulaşmamın bir yolu yoktu, ama kendim olabilmem için gereken yol artık açılmıştı.
Herkes yapması gerekeni yapmalıydı.
Herkes istediği şeyi yapmalıydı, ben de zaman zaman yazmak yerine, kedimi kucağıma alıp durmaksızın yazmaya başladım.
Görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
çok beğendim, elinize sağlık.)
Yorum Gönder