Tatil ve Adam
Selamlar herkese,
Dün sabah yazamadım malum tatil yüzünden erken saatte yola çıkmaca, gezmece tozmaca deniz kum güneş yeme içme eğlence...
Ama hepsi sözde...
Evet boş vaktim olmadı yazamadım ama işte döndüm burdayım. Özellikle hayırdır öldün mü alkol komasına mı girdin şeklindeki e-postalara cevaben bu girişi yaptıktan sonra asıl konuya geçiyorum. Bugün konumuz tatil ve adam. Daha doğrusu tatilim ve ben.
Gerçek şu ki binbir balığıyla ışıldayan uçsuz bucaksız yeşil deniz, yüzlerce güzel kadın, ızgara ahtapot, az pişmiş rokfor soslu bonfile ve 28 şişe bira dahi düşünmeyi bırakıp anın tadını çıkarmamı sağlayamıyordu bu tatilin.
Tüketilişiyle zevk vermesi gereken lokmayı yavaşça ağzıma atıp yine aynı şekilde “fantastik” bir yavaşlık içinde çiğniyorum, ki anı daha fazla muhafaza edip daha çok hissedeyim diye ama bırakın daha çok hissetmeyi ufacık bir kıpırdanma bile olmuyor içimde. Yattayız, doğadayız, güzelliklerdeyiz, arkada çıstak çıstak müzikler çalıyor fakat ritim sol kulaktan girip sağdan çıkıyor. Kanımdaki alkol seviyesini ciğerlerimdeki oksijen miktarıyla aynı olduğu halde yine de bir kez olsun rahatlayıp kendimi bırakamıyorum. Ne oluyor, napıyorum, nerdeyim anlamıyorum...
Sonradan anladım
Hep ordayım hep orada...
Olmadı olmuyor beden evet burda tatilde ama kafa hep aynı yerde İstanbulda. İstanbulda olmasında sıkıntı yok ama o dönülmesi kaçınılmaz gibi görünen iş, güç, gönülsüz girdiğim o uğraş...
İşte o kısım beni benden alıyor kafamı dağlara taşlara vuruyor.
İstemiyorum. Oraya dönmek istemiyorum. İstemiyorum, istemiyorum, istemiyorum ve istemiyorum.
Bu kadar istemeyince de çözüm yolları arıyorum. Arıyorum arıyorum bulamıyorum daralıyorum bunalıyorum sıkılıyorum.
İşte bu noktada anladım ki, bir bunalım bir sivilceden çok da farklı değilmiş.
Anladım ki her iyi şeyin sonu olduğu gibi çok şükür ki kötü olanların da sonu varmış.
Bin ışık yılı kadar sürdüğünü tahmin ettiğim olayları çözümlemeye çalışma periyodum denizin orta yerinde dün öğle vaktinde patladı.
Evet sonunda patladı o sıkıntı sivilcesi...
Ve tüm o içinden çıkamadığım fikirler birden denizin suyuna karıştı...
Hiç bir şey bu kadar sıkılmaya, düşünmeye değmez değemezdi. Hiçbirşey bu kadar çözümsüz olamazdı, hiç birşey ne kadar kötü olursa olsun benim soluk almama engel olamazdı.
İsteyerek olmadı...
Ama oldu...
Kendiliğinden ve bir anda... tüm sıkıntım kendini suya bıraktı(hayır denize işemedim)
Zihnim daha fazla tutunmadı tutunamadı çözümlere ve beni eskiye, o en eskiye, ilkel olana çekti.
Yani hayatta kalmaya...
Bu sabah bu yeni halimle bahçeye çıkıp üstün körü bir bakındım çevreye, hayır tabiki mucizeler olmadı, ne güneş daha parlaktı, ne yediğim elma daha sulu, ne kedim pötürcük yanımdaydı, ne de hayat daha güzel.
Evet daha güzel değildi ama en azından olması gerektiği gibiydi, yani kötü de değildi.
Bırakalım hayat böyle kalsın, bırakalım hayat masal olmasın ama kabusa da dönmesin.
Bırakalım tatil yeniden başlasın.
Görüşmek üzere.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder