Vücut Su Dengesi

14 Ağustos 2011 Pazar 0 yorum

Evet yine bir pazar ama en azından benim için biraz daha farklı. Malum tatildeyim, Bodrumdayım.
Hayatımda ne gibi değişiklikler oldu. Çok birşey yok açıkçası. Sadece kahvaltıyı kalamar birayla yapıyorum, tüm gün boyunca hatunlarla kumsalda takılıyoruz, akşam üzeri güneşin batışı eşliğinde deniz kenarında rakı balık yapıyoruz oradan da klasik, coşkulu bir şekilde barlara klüplere akıyoruz. Yani görüldüğü üzere son derece can sıkıcı bunlatıcı bir tatil oluyor. Umarım siz benden çok eğleniyorsunuzdur. Herneyse sizi acılarımla daha fazla sıkmak istemiyorum. Konumuza geçelim. Konumuz vücut su dengesi.
İçinde bulunduğumuz bu sıcak yaz günlerinde bir baktım ki halkıma fena halde dert olmuş bu konu, o yüzden hemen gerçekleri açıklama ve sizleri bilgilendirme gereği duydum. Hemen bilinen gerçeklerle başlayalım; Hangi içecekler su kaybımızı engeller hangileri engellemez?
Malum su, soda, ayran, limonata gibi en iğrenççç içecekler su kaybını önler. Bunu bilmeyen yok zaten peki çay kahve kola içsek nolur? Evet onu da biliyorsunuz aslında çaydan kahveden de pek tabi su alınır ve dehidrasyon( su kaybı) önlenir, ancak pek çoğunuzun bildiği gibi insanların kafasında bu konuyla ilgili çok ciddi bir soru var;
Çay kahve içmek böbrekleri yorar mı?
Cevabım evet yorar ama bu öyle çok büyük bir yorulma olmaz daha çok tatlı bir yorgunluk şeklinde vuku bulur. Bu soru üzerinde fazlasıyla yoğunlaşanlara hep şöyle söylüyorum;
Yorulsa ne olur ki? Bırakın yorulsun, bırakın bari hiç değilse bir organınız çalıştığı için yorulsun.
Ama diyorsanız ki benim böbreklerim çok yoruluyor, o zaman başka, salın gitsin, bırakın onları. Yol verin o böbreklere defolup gitsinler. Bizim iki fincan kahve yüzünden yorulan bitap düşen organla işimiz olmaz. Unutmayın ki kısacık insan ömrünü dolu dolu yaşamanıza engel olan zayıf, dayanıksız, dirayetsiz hiç birşeye, ki bu bir organ bile olsa itimat etmemeli eyvallah dememeliyiz. Ayrıca unutmayın zorlanmayan şey gelişmez. Herneyse böbrekleri şimdilik bırakıp birazda alkollü içeceklere değinelim.
Yani şimdi bira şarap içsek su dengesini sağlayabilir miyiz? Cevep hem evet hem hayır yani aslında hangi alkolü aldığınızla alakalı bir durum. Pek çok şahsı muhterem özellikle bira içtiğinde su kaybına uğradığını sanıyor aslında öyle bir şey yok. Bu cehalete son vermek için işte söylüyorum;
Yüzde 5 ve altında alkol ihtiva eden her içecek aslında su ihtiyacını karşılar ve su dengenizi sağlamaya yardımcı olur. Yani neymiş? Bira iyiymiş. Yine yukarıdaki şekilde alkol böbreği karaciğeri yorar mı sorusuna aynı şekilde cevap vermeyi uygun görüyorum. Yorar evet ama ne dedik? Bizim tembelle güçsüzle işimiz yok, kendileri bilir çok istiyorlarsa yorulsunlar.
Ve işte en tiksindiğim bir başka klişe su kaynağına geldi sıra
Karpuz
Evet bitmedi bitmiyor bu geyik.
Karpuz malum yaz günlerinin en gözde yiyeceği. Hem hazmının kolay oluşu, hem su dengesi üzerindeki olumlu etkileri hem de bağsura iyi gelişi nedeniyle anneannelerimiz ve dedelerimiz tarafından pek çok sevilen ve bu sevgiyle tüketilen can bir meyvedir kendisi(ben nefret ediyorum o ayrı) Yorulmaktan korkan tembel bünyeler için idealdir yani yiyin durun anasını satayım ama rica ediyorum benden uzak durun. Karpuz yiyenlere neden bilmiyorum ama çok beter uyuz oluyorum. Sanırım yenme aşamasındaki görsel ve işitsel geri besleme beni rahatsız ediyor.(çataldan akan su, şapırdayan ağız, ağızdan geri çıkarılan çekirdek iğrençliği gibi) Bu konuda karpuzun karanlık bir odada ve yalnız başınızayken tüketilmesi önerisini getirmek istiyorum lütfen ciddiye alın.
Evet sevgili okurlar bugün gördüğünüz üzere kurumuş bedenlerinize nasıl su çekebileceğinizle ilgili muazzam bilgiler öğrendiniz. Peki bunlar ne kadar önemli ne kadar kıymetli?
Hiç değil.
Yazımızın bu son kısımlara geldiğimizde ayrandan sodaya, çaydan koladan karpuza değin türlü yollarla vücutlarına su almaya çalışan, bozulmuş sodyum ve tuz dengesini düzeltmeye gayret eden herkesi esefle kınıyorum.
Yapmayın, daha fazla su falan almayın o bünyeye. Yaşadığım tüm o yüzyıllar boyunca tecrübelerimle anladım ki tüm kötülüklerin anası aslında “su” dur.
Bakınız sevgili okurlar bir organizmanın dörtte üçünün sudan oluşmuş olması affedilemez bir durumdur. Açık söylüyorum ben böyle rezillik başka gezegende ne gördüm ne duydum. Kimse bu denli gevşek olmamalı. Karbon tabanlı yaşam formları oluşumuz da bu durumun biz özrü sayılamaz. Herşey sonuçta bizim elimizde, düşünen organizmalarız(herkes değil tabi) istersek değişebilir ve daha “farkında” kişiler olabilir, türümüzü kurtarabiliriz. Ben en azından deniyorum, şahsımı tanıyanlar hiç bir şekilde su içmediğimi içmeyi de bırakın yağmurda kalmadığımı, denize bile silah zoruyla girdiğimi, banyoyu dahi üç ayda bir yaptığımı bilir. Neden?
Çünkü vücut yoğunluğumu azaltıp, beni cıvıtıyor da ondan. Son sözüm şudur ki itinayla sudan uzak durunuz.
Bir önermenin doğruluğunu anlamak istiyorsanız doğaya bakmanız yeterlidir.
Gelin en mükemmel yaratıklar olan kedilere bakalım. Ne yapıyorlar? Sudan uzak duruyorlar. Neden? Çünkü su seyreltir kedilerinse aynı biz insanlar gibi yoğunluğa ve derinliğe ihtiyacı var.
Alkol komasına girmezsen yarın görüşürüz.
Kendinize iyi bakın.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB