Savaşın Son Günü

24 Kasım 2011 Perşembe 1 yorum

Bir iki gündür iyiden iyiye saldığımı farkettim.
Baktım dipsiz bir kuyunun içinde son sürat aşağıya doğru yol alıyorum.
Bu arada size de teessüf ederim. Biriniz de dur Batu, hayırdır ne bu kadar böyle karamsarlık depresyon diye sormadınız.
Gerçi belki de böylesi daha iyi oldu.
Bunu kendim anlamam;
Buranın bir çukur, çelişkiler yumağıyla örülü mezar olduğunu anlamam.
...
Bir insanın bilip de yapamaması, görüp de gidememesi, isteyip de değiştirememesi kadar kötü bir şey yok inanın hayatta.
Hep derim;
Eğer gerçekleştirecek gücünüz yoksa birşeyleri,
Ne istediğinizi bilmemek, bilmekten hep daha iyidir.
Arayış bitmez, sonuç gelmez.
Ama ya artık ne istediğimizi şaşmaz bir iradeyle biliyorsak?
Ya artık o hedefler es geçilemeyecek kadar özel ve kesinse?
Ya hayattan istediğiniz şey artık böyle hissetmemekse? Hayatınıza hakim olan duygu nedir? Bunu çok içten soruyor ve samimi yanıtlarınızı bekliyorum.
Benimkine gelirsek en baskın hissim... savaşmak... mücadele etmek...sürekli bir şeyleri oldurmaya çalışmak... Ama bunlar birer histen öte birer eylem. O halde bu eylemlerimin altında yatan ne?
“Engellenme”hissi. Bu his insan öfkesinin doğduğu yer. Lanetli karanlık bir oda gibidir.
Her yönden göremediğiniz yumruklar tekmeler atılır yüzünüze siz de karşı çıkmak için aynı şekilde cevap verirsiniz. Yeterince güçlüyseniz yenersiniz odadakileri. Ama sadece bir süreliğine... Mücadele etmek bu o odadan çıkmanızı sağlayamaz. Peki bu odadan nasıl çıkılır?
Kabul etmem lazım öfke beni hayatım boyunca pek çok durumdan korudu. Öfke bir insanı nasıl korur diye merak ediyorsanız önce şu yukarıda bahsettiğim fiziksel güç ve saldırganlığı kafanızdan çıkarın. Öfke damarlarınızda meydana gelen muazzam bir patlamadır istemediğiniz kabul etmediğiniz her şeye karşı duruşunuzu gösteren o görkemli başkaldırıdır. Ta ki siz kontrolü yitirip kölesi olana kadar.
Herşeye başkaldırılır mı? Savaşarak ölmek istiyorsanız evet. Ama kendi adıma hayır.
Artık hayır.
Yoruldum... hem de çok... Savaşılacak ne kadar da çok şey var...
Oysa benim artık kılıcımı kaldırmak için içimde en ufak bir istek dahi yok. Şimdilerde hayatıma bir göz atıyorum da öfkenin zararı, yararından kat ve kat fazla olmuş. Bana kattığını sandıklarım, amacında sapmış. Yemiş bitirmiş beni. Dostluk gibi başlayan bu ilişki sonunda beni esiri yapmış.
Bu işin değişme zamanı geldi...
Ben artık bu çemberden, bu pislikten, bu çatışma alanından, bu karanlık odadan çıkıyorum.
Başkalarına verdiğim zararlar şöyle dursun, en başta bunu kendim için yapıyorum.
Kimse inanmak zorunda değil ama ben biliyorum, artık bunu istemiyor, bununla hayatta kalamıyorum.
Bugün Perşembe mi? Hava biraz karanlık mı? Bugün sıradan kötü bir gün mü?
Hayır değil. Alakası bile yok.
Bugün canavarı öldürüp, yerine huzuru, güveni, özgülüğü koyduğum gün.
Bugün kedi gibi kendi kendime temizlenme zamanı
...
Bugün barışın ilk günü.

1 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB