Birinci Gün

6 Kasım 2011 Pazar 0 yorum

İyi geceler,
Tahmin ediyorum ki bayramın bu ilk günü pek çok kişi ya ailesinin yanında klasik bayramlaşma seansları içinde, ya da beş ila dokuz gün arası değişen tatillerinin ikinci keyifli gününü yaşıyor. Oysa ben bunlardan hiç biri içinde değilim. Nasıl ki bayram öncesi sıradan bir Pazar gününde İstanbul il sınırları içinde orta şiddetli depresyonumu yaşıyorsam bugün de aynı şekilde yapıyorum. Tabi tek bir farkla;
Bugün yemek yemiyor ve herhangi bir şey içmiyorum daha doğrusu yiyemiyor veya içemiyorum. Halbuki bayramdayız tatildeyiz insan bi eğlenir, dinlenir, keyif yapar öyle değil mi? Öyle evet ama malesef benim kaderimde yokmuş. Bayramın bu güzel birinci gününün benim için nasıl geçtiğini merak edenlere hemen anlatayım.
Sabah kalktığım andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla çok afedersiniz bok çekiyorum. Bir ev düşünün ki bütün giderlerinden türlü renklerde sıvılar fışkırsın. Ve bir adam hayal edin ki durmaksızın bu giderleri açmaya çalışsın. Neden oldu, nasıl oldu tam olarak bilmiyorum ama apartmanın bütün pis su kanalları tıkanmış durumda sevgili okurlar. Ben deniz de zemin katta oturduğum için haliyle su gidecek yer bulamıyor ve benim evime doluyor.
Durun durun durumu şöyle tasvir edeyim ki içinde bulunduğum pozisyonu daha rahat kafanızda canlandırın(gerçi bunu imajine etmek hayatta size ne katar ondan hiç emin değilim)
1-Tuvaleti kullanıyorsunuz.
2-Sifonu çekiyorsunuz.
3-Çektiğiniz sifon suyu duşunuzun giderinden banyoya doluyor.
4-Şimdi bunu tüm apartman halkının yaptığını ama hepsinin benim banyoma dolduğunu düşünün. İşte bu.
Bayram günü biliyorsunuz açık yer bulmak zaten başlı başına bir mesele. Birinci günde bir sıhhi tesisatçı bulmaksa inanın kansere çare bulmaktan daha zor. Keşke sadece zor olsaydı oysa durum zordan da beter alenen imkansız. Kimseyi bulamadım tabi, hal böyle olunca da iş başa düştü. Aldım elime pompamı giydim kıçıma en sevdiğim mayomu ve daldım suyun içine.
Tüm gücümle pompa pompa pompa... evet evet evet hafiften açılır gibi oluyor... fakat fakat hayır, yine duruyor, gitmiyor su. (Su dediğime sakın aldanmayın zira mideniz kalkmasın diye gerçekte ne olduğunu bir kez daha tekrar etmek istemiyorum)
Baktım ki böyle olacak gibi değil, silindim kurulandım çıktım evden açık market bulup on küsür paket lavabo açıcı aldım. Döndüm geri, temizlik kostümümü tekrar giyinip balıklama daldım yine b... suya.
Şimdi bilmeyenler için su gideri nasıl açılır açıklıyorum(Allah esirgesin yarın öbür gün başınıza gelebilir)
1-Lavabo açıcıyı öyle her istediğiniz zaman kullanamazsınız. Giderde su olmaması gerekiyor. Yani öncelikle gideri boşaltmamız lazım. Ancak çok rica ediyorum ben nasıl boşalttım onu sormayın.
2-Kuru gidere lavabo açıyı dua eşliğinde (dua kısmı önemli sakın atlamayın) güzelce döküyor ve bir süre bekliyoruz.(hayatımdaki en güzel bekleyişti diyemem doğrusu)
3-Kaynar suyu yavaş yavaş lavabo açının üzerine boca ediyoruz(yavaş kelimesini süs olsun diye yazmadım suyu döktüğünüzde gerçekleşecek olan püskürme yüzünden dikkatli ve yavaş olmalısınız)
Bu üçüncü ve son aşamadan bir kaç saniye sonra tıkalı gider yüksek ihtimalle açılacaktır.
Ha bende da işe yaradı mı? Yok. (bende derken evin giderlerinden bahsettiğimi anlamışsınızdır sanıyorum)
Malesef bu saate kadar ne yaptıysam ne ettiysem hiç bir işe yaramadı.
Desem ki size sabahtan beri tuvalete girme korkusuyla sadece bir bardak kola içip, bir de meyveli top kek yedim. İnanır mısınız?
Desem ki durumu apartman halkına açıkladığım halde bir gün bile çamaşır yıkayıp, banyo yapmaktan uzak duramıyorlar.
Onlara saygı duyar mısınız?
Desem ki evet ben yemeye içmeye korkuyorum ama apartman halkı korkusuzca yiyip içip durmaksızın sıçmaya devam ediyor.
Ne hissettiğimi anlar mısınız?
Herkese kedili köpekli hijyenik mutlu bir hayat ve birazda anlayış diliyorum.
İyi bayramlar.
Görüşmek üzere.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB