Selam,
İlişkideki sorumluluklarımız nelerdir?
Farkındasınız önemli bir husus bu.
Aslında konuya şöyle bir kabaca göz atınca öyle çok bir şey yokmuş gibi görünebilir ama sakın aldanmayın.
Anlıyorum ki çoğu kimse bu işin sınırı nedir pek bilmiyor daha doğrusu bence biliyor ama bu denli geniş alanlara yayılmış bir yetkiden, mesul olmak istemiyor.
Nedir peki gerçekten bu işin sınırı? Bu neredeyse sınırsız bir konu, ucu bucağı, kapsamı, hayal gücümüzle sınırlı.
Kabaca biliyoruz ki iki insan arasındaki ilişkinin gerçek anlamda bir “ilişki” olabilmesi için önce tabiki sevmek gerekiyor, ayrıca bunun yanında sadakat, anlayış ve saygı da şart, ki sanıyorum hepiniz benimle hem fikirsiniz. Bunlar zaten ilişkinin temelleri, ama asla sorumluluk alanı değil.
Bir ilişkinin sorumluluk alanı “yaptığınız her iyi şeyi” kapsar. Neyi iyi yapıyorsanız onları bir düşünün. Çok basitten daha karmaşık olana doğru gidin. Aklına hiç bir şey gelmeyenlere yardımcı olayım.
Gece yatmadan önce sevgilinize hiç su getirdiniz mi? Cevabınız evetse diyebiliriz ki bu sizin sorumluluğunuz olmak üzeredir. Fakat yaptığınız “iyi bir şeyin” göreviniz sorumluluğunuz haline dönüşmesi için bir şey daha gerekir. O işi arka arkaya bir kaç kez yapmış olmanız. Yani tamam sadece bir kez su getirdiyseniz korkmanıza gerek yok ama bunu iki gece ardarda yaptıysanız. Kutlarım yeni bir sorumluluğunuz oldu. Neden çünkü insanlar hoşlarına giden şeylerin devamlılığını isterler. Çünkü gerçek mesele hazzın korunmasıdır. Çok rahatlıkla diyebiliriz ki sorumluluklarını yerine getirebilenler “iyi sevgili” olabilirler. Gece dedik su dedik diye hazla bir bağlantı kuramadıysanız örneği biraz daha değiştirebilirim ki bu sanıyorum pek çoğunuza daha açık gelecektir.
İlişkinin başında günde kaç kez sevişiyordunuz?
Beş? Sekiz? Onaltı? Yirmi dört?
Herneyse kaçsa kaç. Bir sayıya ihtiyacımız olduğu için beş varsayalım. Ne kadar süre boyunca bu performansı koruyabildiniz? Tahmini bir buçuk ay kadar dem eder.
Sonra ne oldu? Üçe mi indi bu sayı yoksa ikiye mi?
Normal başlayan ve seyreden bir ilişki içinde bu sayının artış göstermesi “bilimsel olarak” imkansızdır.
Neden çünkü bir yerden sonra sevgilin bedeni sizin bedeniniz olur ve dokunduğunuz kadın adam aslında sizmişsiniz gibi gelir. Nedeni daha fazla uzatmayalım sonuca odaklanalım.
Sonuç şudur;
Başta gösterdiğiniz tutkuyu artık eskisi kadar “çok sayıda” gösteremiyorsunuzdur. Yani aslında üstünüze düşen görevi başta “sözünü verdiğiniz gibi” yerine getiremiyorsunuz. Klasik cümleyi bilmeyen var mı ? “Eskisi kadar sevişmiyoruz!”
Buarada söz kelimesini kullanmış olmam bazılarına garip gelebilir ama gelmemeli çünkü bu iş böyle. İlişkide yaptığınız herşey ama herşey aslında bir sözdür.
Ve bu sözler genellikle ilişkinin başında verilir.
Farzedin yeni bir ilişkiye başladınız. Aşkın tutkunun gücüyle karşınızdakini daha da çok ayartmak için insan ötesi bir gayret gösterip onun başını döndürüyorsunuz. Uçuruyorsunuz onu. Kötü yanlarınızı sürekli saklıyor hep onun istediği biri gibi davranıyorsunuz.
Bilin ki işte bu yaptıklarınızla ona tutamayacağınız sözler veriyorsunuz.
Emin olun, birlikteliklerin ilerleyen zamanlarında “ama sen artık hiç eskisi gibi değilsin” cümlesinin yegane sarf sebebi budur.
Çünkü aslında devamlılığı olamayacak bir gerçekliği sergileyip onu kandırdınız.
Peki ne yapalım yani diyor olabilirsiniz.
Çok kolay dürüst olun.
Yatağın altına saklanmış bir kedi gibi gizleyip sahte bir dünya yaratmayın.
Siz neyseniz osunuz.
Kendiniz olun. Ancak bu şekilde ona yapamayacağınız şeylerin sözünü vermezsiniz.
Eğer siz sizken "hala" bir uzlaşma sağlanabiliyorsa, işte o zaman sorumluluk alanları kabul edilebilir mutlu bir ilişki yaşayabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder