Yukarı mı çıksak ki?
Hep beraber diyorum, yukarı mı çıksak?
Hayır uçak geçiyor da şuan tam plazanın üstünden o yüzden soruyorum. Olurda üstümüze düşmeye falan kalkarsa belki üst katlarda, ölmek için daha çok şansımız olur. Malum burası üçüncü kat.
...
Hep olduğumuz gibi aşağılardayız.
İşte bu. Ruh bu. Daha doğrusu dönemin ruhu bu.
Dün akşam saatlerinde aldığım e-postada aynen bu hissi yaşadım. Yazının girişi, gelişmesi ya da sonucu yoktu, hatta merhaba Batu bile denmemişti. Koca beyaz sayfada tek bir şey yazıyordu.
“Bat Dünya bat.” Bu repliğin ne olduğunu sanıyorum biliyorsunuz. (Bilmeyenler de Oğuz Atay’ın “tutunamayanlar’ını” okursa öğreneceklerdir.)
Bu arada e-postanın bir girişi gelişmesi sonucu yoktu demek istedim, yoksa cümlenin pek tabi var. Girişte batık durumdayız. Gelişmede ise bildiğiniz Dünyayı görüyoruz. Sonuçsa ortada. Batmışlıktan çıkamamak. Ölesi gelmek.
Neyse şimdi oturup konuyu, temayı öğelerine ayırıp bölüp parçalayıp analiz etmeye falan çalışmayacağım. Hayır şimdi değil, bugün değil.
Bu muazzam Cuma gününde hafta boyu çalışmaktan kıvılcım çıkartmak üzere olan güzel pembe beyinlerimizi fazla yormak zorlamak istemiyorum. Ama bana bu e-postayı atan kişi içinde bir şeyler yazmazsam olmaz.
Sevgili .....(isme gerek yok)
Sıkıntının kaynağını tabi ki bilemiyorum. Öte yandan sanmıyorum ki bizimkilerden çok farklı olsun.
Öncelikle merak etme senin hatan değil bütün bunlar.Kim ne derse desin inan senin hiç bir suçun yok bu konuda. Varsa eğer, sana saldırıp duran ailene, aptal sevgiline, riyakar arkadaşlarına, ne de psikoloğuna kulak asma. Sorun sende değil, bana inan hiç korkma.
Coşkunun, ateşin, mutluluğun, heyecanın saniyelik hızlarla geçtiği, acının, tatminsizliğin, hayal kırıklığının ilelebet baki kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Sorun nasıl sende olabilir ki?
Sorun tabi ki bu dünyada.
Ama düzelecek de diyemem.
Ümitlendiremem. Gelecek diyemem güzel günler, çok büyük yalan olur. Görüyorsun sana aşılanması gereken o umut, bende de yok. Pek olmaz da.
Ama bende, eğer duymak istersen başka bir şey var;
Yeni bir umut mu? Hayır, tabi ki hayır bu yeni rakıdan farksız olur hiç de yeni olmazdı. Umut da değil zaten sahip olmamız gereken bana kalırsa. Umut geçiş anındaki heyecanlı bekleyiştir ötesi değil, peki ya sonra?
Bir başka sıkıntı bir başka dert bir başka acı daha ...
Hiç düşündün mü belki hepimiz aynı acıları çekiyoruzdur?
Belki yalnız olduğumuzu düşünen bizler, bir araya gelsek bir ülke nüfusu kadar oluruz.
Belki aslında hiç de yalnız değiliz?
Yalnız olmadığını bil diyorum. Sorun her ne olursa olsun yalnız olmadığını bilmelisin. Yalnız kalamayacak kadar kalabalık bir yalnızlar topluluğuyuz. Hatta belki kendini yanlız hisseden bir organizmanın hücreleriyiz. Ne olursa olsun unutma, asla yalnız değilsin çünkü hemen yanında ben ve kedim varız.
Ama lütfen beni yanlış da anlama, ölmeyelim sağ kalalım da demiyorum. En baştaki teklifim her zaman geçerli sakın unutma. Diyorsan(ız) ki geberelim.
Hadi kalkın yukarı çıkalım. Uçak yoksa beton var, o da iş görür. Oyun bizim karar bizim. Elele tutuşup atlarız, kime ne?
Bir gün yaşlı bir şarapcı demişti ki bana;
Hayat böyledir.
Alış ya da alışma.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder