Tanrıdan Dilek Hakkı

3 Mart 2016 Perşembe 0 yorum



-İşşşallah eğitimi veremezsin.
-Sana da günaydın Ertan.
-Günaydın abi. Kusura bakma.
-Ne eğitimi oğlum sabah sabah?
-Abi sen Nisan’da eğitim vereceksin ya onu diyorum.
-İyi de niye beddua ediyorsun ki?
-Yok abi beddua değil. Yenilerden çok güzeller var da o yüzden öyle dedim.
-Hee şimdi anladım, diyorsun ki kızlar güzel hayatımın aşkı onlardan biri olabilir?
-Olabilir. Ateş ediyorlar. (Ertan’ın çok ama çok güzel deme şekli)
Bizim farkındalık eğitimi denen sunumlarımız oluyor. Yeni işe girenlere düzenli olarak veriyoruz. Ufkunu açıp farklı bakış açıları kazandırıyoruz genç dimağlara. Şaka hiç alakası yok. Zorunlu olarak bilgi güvenliği eğitimi veriyoruz. Hepsi bu. Sırayla veriyoruz. Bir Ertan bir ben. Bu sefer sıra bende.
Ee dedim Ertan istersen bir sor Toygar Bey’e(Müdür.) Kızlar çok fena müdürüm gözünü seveyim benim olsun bu eğitim de.
-Abi öyle denir mi?
-Ben derim.
-Biliyorum.
Sonra aklıma geldi sordum. Bu eğitim tam ne zamandı? (İlgiye bakın eğitimi verecek olan benim tarihi çocuğa soruyorum)
-Bir saniye hemen bakıyorummmm... 22 Nisan.
-Ciddi misin?
-Evet abi neden?
-Oğlum ben o tarihte İzmir’de olabilirim.
-Vallaha mı?
-Yeap.
Sorun çözüldü. Eğitimi büyük ihtimalle Ertan verecek. Büyük dileği gerçek olacak. Nihai aşkına yelken açacak.
...
Ve yazık boşa giden bir dilek daha dedim içimden.
O dilekleri bilirsiniz siz de.
Hani “başka bir şey istesem olacakmış” dediklerimiz.
Sanki allah baba gelişi güzel bir zamanda gelişi güzel bir isim çeker torbasından...
-Getir Michael çemberi canım sıkıldı. Karıştır bakiim iyice. Çevir çevir çevir. Tamam dur. Seç bakalım bir top.
Hah güzel, kim çıktı?
-Ahmet, yaş 28, Ünye’den katılıyor. Arabasında müzük dinliyor şu an.
-Tamam dilek hakkı ver ona. Gönder gitsin.
Ve Ahmet perşembe günü gecenin bir köründe arabasında radyo dinlerken keşke şu çalsa der.. Çalar o şarkı. Başka bir şey istesem olacakmış diye sitem eder sonra.
Bunun gibilerden bahsediyorum.
İşte bunlar hep iş bilmezlikten oluyor inanın. İnsanın değil tanrının. Ve tabi ki can sıkıntısından. İletişimsizlikten.
Oysa tanrı inse ya aramıza, dolaşsa ya bizimle sokaklarda. Görse ya gerçekten ne sıkıntımız ne derdimiz var.
Yapmıyor işte. Yapsa böyle olmazdı zaten dünya.
Tanrı, Genel Müdürler gibi aynı. Yüksek kattaki büyük odasından çıkıp bizimle en alt katta yemek yemiyor.
Siz ne bok yiyorsunuz burada demiyor. Adil mi, iyi mi, acı çekiyor musunuz diye sormuyor.
Fikir sahibi olmadığı yaşamlar hakkında atıp tutup kararlar veriyor. Ya da onu bile yapmıyor rüzgara bırakıyor.
Kimin kimin kafasını kestiğini, kime tecavüz edildiğini görmüyor mu tanrı? Onun gözü her yerde değil mi?
Sırf seyirci kaldığı için bile sırt çevrilebilir ona. Tabi varsa.
Şarkı çaldı ha..
-Bu sayılmaz lütfen ama. Ben bilmiyordum dilek hakkım olduğunu. Hadi bir defa daha...
-Olmaz bitti, savdın sen sıranı.
"Hak"sızlık.
Tabi ki haksızlık.
Çünkü tanrı işinin ehli değil. Orada tahtta oturmakla iş bitmiyor. Gerçekte neyi istediğimizi bilmiyor.
O yüzden doğru dilekler, doğru niyetler lazım bize. Hem de hep. Hep ama hep.
Her şeyi tanrıdan beklememek lazım diyorum. Biz de gayret etmeliyiz.
Hep aynı şeyi dilemeyi öneriyorum, sonuçta torbadan adınızın ne zaman çıkacağı belli olmuyor.
Düşünsenize bir;
-Batu, yaş 34, İstanbuldan katılıyor. Şu anda size sövüyor efendim.
-Bana mı sövüyor.
-Yes bebeğim.
-Ne dedin anlayamadım?
-Bir şey demedim efendim boğazımı temizledim.
-Peki tamam... Neyse kural kuradır. Gönder gitsin dilek hakkını.
-Eee lordum
-Ne var?
-Batu tanrı ölsün dedi.
-Ne? Ciddi misin?
-Vallaha öyle dedi. Bakın bir daha oynatıyorum siz de izleyin. Görüyorsunuz resmen ölsün diyor sizin için.
-Ee ne yapıcaz şimdi?
-Hak haktır. Lütfen direnmeyin kesicem gırtlağınızı...
...
...
Hak gerçekten hak olsaydı...
Tüm iyi dilekleriniz gerçek olsun.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB