Tanrılar Çoraplar ve İnsanlar
Her şey bu sabah çamaşır askısı önünde başladı. Kuruma evresini başarıyla geçmiş onlarca çorap, heyecan ve merak içinde beni bekliyordu. Bir tanesinin bile sesini duymuş olsaydınız ne demek istediğimi hemen anlardınız;
Renk renk, desen desen, kimi eski kimi değil,
Kimi güzel kimi epey çirkin onlarca çorap,
Tüm arzuları bir an önce eşlerine kavuşup huzurla çekmecelerine dönmek.
İki haftadır başka önceliklerim olduğu için ertelemiştim beklenen “çorapların efsanevi kavuşmasını”. Evet üşenmiştim toplamaya.
Sonuçta benden beklenenleri yerine getirmektense müzik dileyip şarap içmek daha çok işime geliyordu.
Oysa metal, soğuk bir askı üzerinde kıpırdamadan duran... sıra sıra dizilmiş bu aciz varlıklar ben olmasam birer hiçti.
Eksikti. Eşini bulamazdı.
Yukarıdan gelen yüce sestim ben. Tüm umutlarıydım. Ve açıkçası pek de takmıyordum kendilerini.
Yine de onları umursamayarak,
İstemeyerek de olsa erdem sahibi olan,
Ben olabilirim.
Her ne olursa olsun,
Burada bilge olan benim. Zira geleceği... kaderi biliyorum.
Ve çoraplar hiç mi hiç farkında değil başına neler geleceğinin.
Sanıyor ki “budur”.
Amaç odur.
O kayıp tek eştir.
Göremiyor zavallılar, o büyük kavuşmanın ardında ne hesaplar yapılmış.
Kim... hangi güç sahibi onu ve eşini ayaklar altına alıp çiğnemek için onu yaratmış.
Neden eksik,
Neden iki parça üretmiş...
Varolma amacını hiç bilmiyor çoraplar.
Motivasyon diyorum ben bu, zaman kadar eski tanrı oyununa.
Bilinmesi istenmeyen amacın üstüne çekilmiş, kalın bir perde.
O kadar yoğun bir tamamlanma isteğiyle dolu ki ötesini görmek istemiyor kimse.
Bense uzatıyorum bu kaçınılmaz ezilişi.
....
Ya bizden de beklenen sadece buysa...
Bir işe yaramamızsa sadece.
Çamaşırcıyı sevip sayıp sarmalayıp,
Ona tapıp,
Kendini iyi hissetmesini sağlamamızdan öte bir amacımız yoksa?
Tanrı var mı yok mu sorusunun var kanadında biraz yürüyüşe çıkalım; İyi mi kötü mü? Acımasız ya da cömert mi? Henüz bilemeyiz. Kesin cevaplar için fazlasıya erken, çok erken.
Anlaşılması gereken başka şeyler var;
Tanrı, tanrısı olduğu şeylerin gerçek niteliğini biliyor mu?
Acı çekebildiğimizi görüyor mu?
Kuşkusuz cevabı asla alınamayacak sorular.
Peki ya biz... Bizim cevabımız ne olurdu?
Bir çorabın da hisleri olabileceği hiç aklınıza geliyor mu?
Umrunda mıdır en cömert adamın,
Ayağında durması için varolan şeyin yaşayıp hissedebildiği.
Ya bizim tanrımızın da aklına bir an olsun gelmiyorsa hislerimizin olabileceği?
Ya O...
Bunca zamandır hiç bir şeyin farkında bile değilse?
Ve çorabın kaderinde hiç olmayacak olan mutluluk,
Bizim için de hiç düşünülmemişse.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder