Bölüm 2
Tepenin Kralı
Takip eden iki buçuk hafta boyunca yol aldı, ülkesinin kara sularından çıkmış açık denize ulaşmıştı.Teknesinde yön bulması için gereken donanım mevcut olduğu için kaybolmamıştı aksine hep gitmek istediği yöne güneye doğru yönelmişti. Üçüncü gün sabah saat 09:45’te ufukta tekrar bir kara parçası gördü. Hava açık, deniz sakin, rüzgar tam olması gerektiği gibiydi. Yelkenlerini iyice şişirdi ve tam yol ilerledi karaya doğru. Ada olduğunu anladığı kara parçasına gelmesi iki saatini almıştı. Sahile demir attı sonra yüzerek karaya çıktı.
Beyaz ve ince kumlara ayaklarını iyice bastırdı. Yıllardır giydiği kösele ayakkabılardan sonra bu his cennete ulaştığı duygusunu uyandırmıştı onda. Kumun bitiminde sık ağaçlar bir siper gibi tüm sahili çevrelemişti, arkası görülmüyordu. Terliklerini giydi, ağaçların arasından geçerek adanın derinliklerine doğru ilerledi. Sık palmiyeye benzer ağaçlardan sonra açıklık bir bölgeye ulaştı. Sağ taraftan cılız bir akarsu geçiyordu, solunda ise açıklık tekrar ağaçlara ulaşıncaya kadar devam ediyordu. Akarsuyu takip etti. Akıntı her adımında biraz daha güçlendi sonunda yüksekçe bir tepeden dökülmeye başladı. Akarsu ve çağlayanın birleştiği yerdeki geniş çanağa ulaştığında saat 12:33 olmuştu, suyun tadına baktı, içilebilirdi su.
İki buçuk hafta boyunca denizde olduğu için artık patates stoğu tükenmek üzereydi, daha çok olta ve zıpkınıyla avladığı balıklarla besleniyordu içme suyunuysa teknesindeki arıtıcı sayesinde sağlıyordu.Teknesine geri döndü eşyalarını aldı tekrar karaya çıktı. Sahilin hemen bitimde rüzgardan korunaklı bir köşede iki palmiyenin arasına çadırını kurdu. Yanında getirdiği bidonlara geniş çanaktan su doldurdu ve teknesinin su deposunu adadan aldığı taze suyla değiştirdi. Tüm bu hareket yormuştu onu, sahile döndü biraz dinlenmek için beyaz kumun üzerine uzandı.
Soğuktan ürpererek uyandığında saat 13:05’i gösteriyordu. Olamazdı, saniye kıpırmamıyordu, saati bozulmuştu. Avlanmaya vakit yoktu, hava yakında kararacaktı ufak bir ateş yaktı, dün teknede tuttuğu balıklardan birkaçını tavaya koydu. Karnı doymuş halde son içtiği biranın rehavetiyle huzurla uyurken yarım ay deniz’in üzerinde yeni yükseliyordu.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı Dünya henüz beyazdı güneşin yakıcılığı olmaksızın tertemiz ve apaydınlık. Son kalan bir parça bitter çikolatasını damağında ezerek yedi, deniz gözlüğünü, zıpkınını ve paletlerini kaptığı gibi suya atladı. Daha önce de mercan kayalıklarını görmek için dalmıştı ama hiçbiri şuan gördükleri gibi olamazdı. Gözlerini kapadı, tüm ağırlığı kayboldu tüm varlığı suyla birleşti nefes almayı bıraktı ve hiç hissetmediği bir huzuru yaşadı. Ciğerlerinin zorlamasıyla yüzeye çıktı nefes aldı tekrar daldı. Mavili sarılı balıkların, yosunların ve adını bilmediği diğer deniz böceklerinin arasında kendinden geçti. Üç defa burnunun ucundan geçen koca balığı vurmayı unuttu neyseki dördüncü seferde kendine gelmişti.
Sudan çıktı, balığı üç parçaya ayırdı iki parçasını derin dondurucuya attı sonuncu parçayı öğlen yemek için ayırdı. Güneş tam tepe pozisyonunu biraz geçmiş ve karnı doymuşken ağaçların arasında adanın iç kısımlarına doğru yürümeye başladı, akarsuyun döküldüğü geniş çanağa geldi tepenin yukarısına doğru yürümeye devam etti. Yolda meyveleri olan ağaçlar buldu daha önce gördüğü ağaçlar değildi bunlar ama meyvelerini yememek için bir sakınca görmedi. Portakal elma şeftali karışımına benzer tadları vardı görüntüleriyse kiviyi andırıyordu. Birkaçını çantasına attı yürümeye devam etti.
Tahminen atmış yetmiş dakikalık bir yürüyüşten sonra çağlayanı besleyen akarsu kayboldu, suyun kaynağı toprağın altında kalmıştı ama neredeyse tepenin zirvesine ulaşmıştı. Birkaç adım sonra tüm adaya tamamen hakim, dört insan büyüklüğündeki kayanın üstündeydi. Küçük, oval, tamamen yeşil bir adaydı yolda gördüğü meyveli ağaçlardan pek çok yerde vardı ve görünüşe bakılırsa bir kaçta yaban domuzu ailesi.
Matarasının kapağını açtı...
Çağlayanın buz gibi suyunu güneşten yanmış alnına dökerken, tropikal kuşlar zaferini kutlayan bir kralı selamlıyordu.
Tepenin Kralını.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder