Büyük Hata
Pazar günü kendimi fazlaca yorgun hissediyordum.Hatun da hasta olunca dedim ki heralde bana da bulaştı. Hiç zorlamaya gerek yok bünyeyi diye düşündüm, yattım dinlendim. Gün boyu ardı ardına altı film izleyip santim kıpırdamadım yerimden.
Sonunda akşam oldu.
Sıkıldım tabi oturmaktan onca saat hadi dedim biraz hareket edelim, aldım ağırlıkları elime ufaktan bir antreman yaptım. Sonra hızımı alamayıp koşu bandına çıktım bir saat kadar da orada takıldım. Ardından hemen duşa girip çıktım. Bir şeyler atıştırıp tekrar koltuğa kuruldum.
Oturduğum yerde sızmış kalmışım. Uyandığımda saat bir civarıydı. Boğazımda bir kuruluk, vücudumda bir güçsüzlük hissettim.
Eyvah dedim fazla yorduk kendimizi hasta oluyoruz, telaş içinde hemen açtım dolabı ilaçlara bakındım. Hiç de adam gibi bir şey kalmamıştı, tam dolabı kapatıyordum ki köşede bir başına duran vitamini farkettim aha dedim hiç yoktan iyidir atalım bundan birkaç tane.
Narkotik bir bünyeye sahip olduğum için genel olarak ilaçlar bana pek koymuyor bu sebeple B kompleks+C vitamini ihtiva eden drajelerden üç adet almayı uygun gördüm. Kutuyu da ne olur ne olmaz belki yarında ihtiyacım olur düşüncesiyle sırt çantama attım. Sonra sıcak yatağıma girip uyudum.
Sabah oldu, o her zamanki bedbaht ruh halimle uyandım, tıraş oldum, diş fırçaladım, hayata sövdüm vesaire derken çıktım evden bindim servise. Yolda yine o bilindik tavırlarım devam etti.
Bir yandan ufka doğru bakıyorum havalı havalı,
Bir yanda kalbimde tüm dayatmaların acısı.
Bu mu lan diyorum hayat.
Bu mu lan diyorum kader.
Yerli yersiz, hafif hafif küfrediyorum geçmişe geleceğe...
Derken uyumuş kalmışım çok şükür.
Neyse sonunda vardık toplama kampına, kara paltolar içinde yüzlerce adam kadın indik servislerden,
Kendi hücrelerimize dağıldık usul usul başlarımız önde.
Masama oturdum ve oturur oturmaz da anladım.
Bugün kesinlikle başka türlü bir ağırlık vardı üstümde. Hemen çıkardım defteri kalemi düşünmeksizin başladım anlamlı anlamsız yazıp çizmeye.
Ruh, insan, düşünce, hayat, aşk derken
Tatlı bir mide bulantısı hissettim.
Hemen bir saniye sonrasında tadı kaçtı.
Nasıl bir bulantı anlatamam.
İki büklüm oldum, kıvrıldım kaldım yerimde. Güç bela atabildim kendimi tuvalete.
Kus kus kus... zorlukla kendime gelebildim.
Gittim oturdum tekrar yerime, rengim olmuş hulk yeşili, bulantı yavaş yavaş geçer gibi oldu bu seferde bağrısaklarda başladı başka bir kıpırdanma.
Koş yine tuvalete bu seferde
S... s... s.... ayıptır söylemesi. On beş dakika kadar da öyle takıldım. Tam dönüyorum masaya yok olmuyor bir daha gidiyorum,
Tam oturuyorum yok hayır bir daha kalkıyorum.
Bulantı isal derken iki saat geçti. Bildiğiniz helak oldum.
Fakat farkettim ki normal değil bu durum, normalden kastım normal bir mide üşütmesi değil.
Ulan dedim acaba hafiften zehirlendik mi? Dün aldığım vitaminlerin tarihimi geçmişti?
Tam çıkardım kutuyu tarih arıyorum üstünde,
Fakat o da ne?
İlaç sandığım ilaç değildi. “Bemiks” yazması gereken yerde “Bekunis” yazıyordu.
HAYIRRRRRRRR şeklinde korkunç bir haykırışda bulundum o içimden.
Kedi gibi tırmaladım masayı.
Anladım ki gece adını tam okumadan yutmuşum ilacıı.
Eyvah ki ne eyvah!
Bildiğiniz vitamin niyetine müshil almışım sizin anlayacağınız.
Hemen girdim internete bilgi toplamaya başladım. Prospektüs diyor ki bir tane alınır, yok eğer hiç zıçamıyorsanız iki alın ama aç karna da almayın. Bense artisim ya almışım aç karna üç tane.
...
Şimdi hiç yok aklımda bu tatminsiz hayat,
Bu bozuk düzen,
Bu çarpık sistem.
Yok kalbimde aşkın o buruk acısı.
Dinmeyen sızısı
...
Şimdi varsa yoksa dötüm,
Şimdi varsa yoksa geçmek bilmeyen zaman.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder