Benim Müdür bugün yine kaza yaptı. Yine diyorum çünkü her ay bir kere mutlaka yapıyor. Ama durumda bir anormallik yok motosiklet ehliyetini yeni aldı ve henüz 2.500’üncü kilometresini yeni doldurdu yani aslında durum oldukça normal. Acemilik dönemimde ben de aynı şekilde bir eğlence geliştirmiştim. Şaka değil sadece karada gidenlere değil, yüzen araçlara da çarpmışlığım oluyordu. Nasıl diye sormayın bir ara anlatırım.
Her neyse... patron sabah geldi yine ofise, üst baş sırılsıklam, elde çamura bulanmış kaskıyla dikildi karşıma, ben yine düştüm dedi gülümseyerek. Adeten geçmiş olsun dedim zira bu ay düşmemişti o yüzden düşeceği günü zaten ofiscek bekliyorduk.
Rutin sorularımızı yönelttik kendisine;
Size bir şey olmadı ya işallah? Motor ne durumda?
Klişe iyi dileklerimizi ilettik ardından;
Aman aman siz iyi olun da... cana geleceğine mala gelsin...
Sonrasında topluluk dağıldı.
Müdür’ün masası benim masamın hemen yanında bu arada. Sürekli diyalog halindeyiz kendisiyle, ayrıca baya da matrak adamdır. Kaskı masasına koydu ama üstünü çıkaramadı, belli ki küçük bir şok yaşıyor. Bir süre öylece kalakaldı. Sonra mırıldandı.
-Ulan onu da doğru yapmıştım oysa... şeklinde bir cümle kurdu.
Anladım ki olay anını düşünüyor, hatasını anlamaya çalışıyor.
Aslen bu gibi durumlarda insanları yalnız bırakmamak gerek biliyorsunuz. Onu, o içinde bulunduğu sorular çıkmazından çekip çıkarmalı kafasını dağıtmalı başka şeylere odaklanmasını sağlamalısınız. Normal şartlar altında çok yakınım olmayan kimse için artık bu şekilde bir yardımda bulunmuyorum ama dedim ya bizim müdür iyi adam.
Sordum;
-Tam olarak nasıl oldu –bu sefer ki? (bu seferki’yi içimden söyledim)
Bu arada biliyorsunuz İstanbul’da iki gündür yollar karla kaplı hatta yer yer buzlu.
Yola çıktım dedi.
-Tüm yolu çok güzel geldim plaza girişine yüz metre kala aniden kaydım. Sanki biri motoru tutup altımdan çekti.
-Buz mu vardı? (tabi ki buz vardı bütün Dünya buz olduğunu biliyordu)
-Galiba.
-Demiştim size motorla gelmeyin buz olur yerler diye.
Birşey olmaz dedim dedi. Olur dedim içimden. Hep olur, hep oluyor ama olacakları söylemenin anlatmanın hiç bir anlamı yok. Herkes yaşayıp deneyip kendi görmek zorunda. Düşersin, düşeceksin demek boşa. Öğütler boşa.
...
Buz vardı.
Kaydı.
Yapıştı yere.
Göz göre göre.
Sonra birden hareketlendi motosiklet kıyafetlerini üstünden çıkardı, ceketini giydi. Hadi dedi Batu bir inip bakalım hasar çok mu büyük? Üstüme hafif bir şeyler alıp geliyorum dedim. Asansöre binip aşağı indik.
...
Kızcağız darma duman olmuş, sol yan içe göçmüş, her yeri çizik içinde. Kontağı çevirdik, bir kaç seferlik denemeden sonra güçlükle çalıştı. Bir iki metre ilerlettik sonra kıyamayıp kapattık. Yorgundu.
Müdürüm, canım dedi motorun çatlak konsoluna dokunarak, hata sende değil bende.
Yarım ağızla güldüm.
Hadi çıkalım dedi ardından iç çekerek, yapacak bir şey yok. Evet artık yoktu. Olan olduktan sonra yapacak bir şey yoktu.
Asansöre bindik.
Dizim ağrıyor biraz dedi.
Geçer dedim.
-Biz iyileşebiliyoruz, iyileşemeyip de öylece kırılıp kalanlar ne yapsın...
0 yorum:
Yorum Gönder