Ara ara kahkahalar atasım
geliyor.
Durup dururken.
Günün herhangi bir saati.
Uluorta.
Toplantının göbeğinde, yemek
sırasında, sigara molasında, masamda oturup bir şeyler okurken, sevişirken, duşta
ve hatta tuvalette.
Mümkün olduğunca tutuyorum tabi kendimi.
Aksi türlü deli derler adama. Diyorlar da gerçi… ama olsun bir tek evde tam anlamıyla salıyorum kendimi.
Dakikalarca yanaklarım
ağrıyana kadar gülüyorum duruma.
Durumlara.
O durumlar ki her biri başlı
başına bir hikaye. Birer sahne.
Akıl almaz bir yabancılaşma
yaşıyorum o anlarda.
Yapılması gerekenleri yapmak,
söylenmesi gerekenleri söylemek, oynanması gerekenleri oynamak gerekiyor hayatta.
Bir görev misali.
Ben mi
seçtim bu görevi yoksa bana verildi mi bilmiyorum.
Önemli değil zaten.
Nereden geldiği belli olmayan
bu rolden sıkılmış hissediyorum kendimi.
Toplantının orta yerinde
içeridekileri ellerine replikleri verilmiş birer tiyatro oyuncusu gibi görüyorum.
Bık bık durmadan bir şeyler
anlatıyoruz birbirimize.
İyi oynuyor muyuz acaba? İstediğimiz
etkiyi verebiliyor muyuz karşıya?
Çok ciddi bir konuşmanın
ortasında sıklıkla tükürüklerimi saçarak püsküresim geliyor.
-Yo yo üzgünüm dostum hayır, bu
denli ciddi olmak istemiyorum artık.
Bazen de anlatılan şeylerden o
kadar kopuyorum ki başımı duvara çevirip bu adam ne anlatıyordu dinleyen var mı
diye soruyorum seyirciye.
Tabi seyirciye komik geliyor
bu durum. Gülüyorlar. Duyuyorum.
İşte orada kahkahayı patlatmamak
için zor tutuyorum kendimi.
Bir.. bir seyirci, izleyen bir topluluk varmış gibi
geliyor bana.
Oynadığımız oyunun hemen karşısında.
Dördüncü duvarın ardında.
Yemek sırasında beklerken
önümdeki seçeneklere bakıyorum.
Vitrindeki zeytinyağlıların
sırası dahi aynı. Ve patates salatası yine sağ altta.
Dün de birebir oradaydı,
geçen hafta da.
Siz olsanız neyi seçerdiniz
diyorum onlara. Çünkü benim ne yaptığım hep ortada.
Tepsiyi bir frizbi edasıyla
fırlatıp at diye haykırıyor her biri.
Güldürüyorlar beni yine.
-evet bu gerçekten iyi fikir
ama şimdi değil, yakında.
Aşık olduğumda heyecanlanıyor
topluluk.
Bazısı bu kez umutlu, bu kez
olacak diyor. İşte sonunda eksik yarısını buldu.
Bazısı bu kez daha da fazla
üzülecek diyor.
Üzülecek diyenler kazanıyor.
Gülümseyerek iyimserlere ne kadar
koca kafalısınız diyorum.
-kadınları hala tanıyamadınız.
Yabancılaşıyorum.
Yabancılaşıyorum çünkü ben mi
yaşamı deneyimliyorum, yoksa yaşam mı beni artık emin olamıyorum.
Ben seyirci için mi varım?
Böylesi bir karakterin,
varoluş olaylar ve durumlar karşısında neler yapacağını mı görmek istiyorlar?
Film mi burası? Kitap mı?
Yoksa adını dahi bilmediğim bambaşka
bir kurgu mu bu?
Hayali bir karakter miyim?
Şayet öyleysem bu kölelik değil mi?
Kölelikse eğer, bundan
kurtulabilir miyim?
Düzene uymak istemeyenleri
sistem azat eder mi?
Ya da tutmasam hiç kendimi.. çok gülüp konuşursam eğer.. hoca sınıftan atar mı?
0 yorum:
Yorum Gönder