Kanatlı
Otobüs şoförünün gözleri tamamen yukarı kaymış, gözlerinin beyazı ortaya çıkmıştı. Kesik kesik nefes alma girişiminde bulunuyor ama başaramıyordu. Sıkı sıkı kavramıştım gırtlağını.
Baş parmaklarımın tırnakları etine saplanmıştı.
Şoförün elleri ellerimin üstünde, gülünesi bir çabayla benimle mücadele etmeye çalışıyordu. Anlamsız bir girişimdi.
Asla bırakmazdım. Bu muhteşem duygudan asla vazgeçmezdim.
Bir iki saniye sonra debelenişi kesildi. Son nefesini verdi nihayet.
Ölümünün her saniyesini dikkatle izledim. O canlı bedenin, ruhsuz bir et parçasına dönüşü her zaman olduğu gibi yine sadece bir saniyede gerçekleşmişti.
Keşke bu kadar hızlı olmasaydı.
Her seferinde biraz daha sürmesini istiyordum. Ama olmuyordu.
Her şey bittiğinde bedenden ayrılan ruhu, yukarıya tanrının yanına gitmeden önce hep olduğu gibi yine ilk bana göründü.
Yalvardı.
Günahları için af diledi. Hatalı olduğunun farkındaydı. Bana huzur veren de buydu. Haklıydım. O da biliyordu haklı olduğumu.
Ellerimi iğrenç şişkonun boğazından çektim.
Ölü bok çuvalı beden, kepçeyle metal tabldot tepisisine bırakılan püre gibi yere yapıştı.
Yönetmeliğe aykırıydı ama kendimi tutamadım.
Ölü suratın ortasına sıkı bir tekme attım.
Kırıldı burnu cesedin.
Otobüsten çıktım. Kanatlarımı açıp iki güçlü çırpışla yerden ayrıldım.
Babamızın göklerdeki krallığına doğru yola koyuldum.
...
Otobüs şoförün adı Hasan’dı. Çok az insan biliyordu ama çocuk tecavüzcüsüydü.
Az önce yaşananlarıysa kimse görmemişti. İnsanların tanık olduğu tek şey poğaça yerken boğulan zavallı bir adamdı.
Tanrı bu görevi bana verdiğinde ölüm anını gizleme yeteneği de yanında geldi.
Benim adım Azrail bu arada. Bilirsiniz. Tanrının sevgili ölüm meleği. Tetikçi de derler bana buralarda.
300.000 yıldır adam öldürme işindeyim. Açıkçası işimde hiç de fena değilim. Ama kolay diyemem.
Her iş gibi bunun da kendine has zorlukları var. Bir kere kararı veren ben değilim.
Yüce babamız ne derse o oluyor. Ama bana sorarsanız artık o da yaşlandı. Kimin ölüp, kimin kalacağıyla ilgili doğru kararlar veremiyor. Ki başta böyle değildi. Daha dikkatli daha adildi.
Sonradan sanırım bir miktar sıkıldı insanlıktan.
Hep aynı sahne hep aynı senaryo... En sevdiği kanal artık sizsiniz diyemem.
O yüzden dava dosyalarıyla oynamak zorunda kalıyorum çoğu zaman. İhtiyarın hükümlerini mümkün olduğunca değiştiriyorum.
Sizin için tabi ki. Sizin iyiliğiniz için.
Biliyor musunuz Şoför Hasan’a acımıştı Tanrı. İncittiği çocuklaraysa acımamıştı nedense.
Hitler’i de zamanında hemen öldürelim demiştim. Mao’yu da. Diğerlerini de. Bugün de söylüyorum.
Dinlememişti. Hala dinlemiyor. Olan bitenle pek ilgilenmiyor gibi.
Neden bilmem ama seviyorum ben sizi. Aslında benden başka seven de pek kalmadı.
Sonuçta benim de özüm sizin gibi.
Melek olmadan önce sanırım çamurdum ben de.
Yoksa ağaç kabuğu muydu?
Önemli değil. Yani yakın hissediyorum sizi kendime.
Ama yeterliyim diyemem.
Hakettiğiniz adaletin sağlanması konusunda yani. Ki zaten bu benim görevim değildi. İş başa düşünce yapmak zorunda kaldım. Tek başıma çabalıyorum evet.
Ama elimden gelen bu kadar ve çok yoruluyorum.
Hayat boyu yaptıklarınız ahirette yargılanacaktır derler bilirsiniz. Hep yanlış anlaşılma. Burada tanrı ve meleklerden başka bir şey yok. Ölenlerin ruhlarını geri gönderiyoruz Dünya’ya. İnsanlar ne yaşayacaklarsa hepsi orada.
Öte yandan artık herkes kayıp ve sahipsiz sanki.
Siz, ben.
Hatta Tanrının kendi bile.
Neye hizmet ettiğimi bilmiyorum artık. Ne olduğumu da.
Adalet için mi öldürüyorum yoksa zevk mi alıyorum bundan... Emin değilim.
Belki tanrı da böyle hissediyodur. O da değişmiştir. Bir yerden sonra umursamayı bırakmış olabilir.
Aslında çok vaktinizi almak istemiyordum. Laf uzadı.
Bugün özellikle konuşmak istedim sizinle.
Bugün Kadir gecesi.
Ve bazılarınız hala inanıyor ona.
Varlığından bahsetmiyorum. Toparlanabileceğine inanıyor.
Derler ki bu gece edilen tüm dualar kabul olur.
O yüzden belki dedim.
Belki. Belki son bir şansımız daha vardır.
Hep bir ağızdan bağırırsanız bu gece.
...
Hey ihtiyar, işinin başına geri dön derseniz
Bu kadar sensiz bırakma bizi derseniz
Sevmeyeceksen neden yarattın derseniz.
...
Çok ama çok bağırırsanız...
Belki duyar da kendine gelir dedim.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder