Biliyorsunuz grandiyöz nevrozlar yaşamış tüm
diktatörlerin ortak özelliğidir. Kendi üstünlüğüne inanan ve kendi istekleri
dışında hiçbir şeyin doğru olmadığını düşünen yaratıklardır bunlar.
Ayrıca bu tür kişiler, eskiden de olduğu gibi günümüzde de “insanımsılar” üzerinde yüksek bir etkiye sahiptir.
İnsanımsı demekle ne demek istediğimi sanıyorum anlıyorsunuz.
Bu tür kelimeleri bundan sonra daha sık kullanmaya karar verdim. Zira bazı kelimeler kimi varlıklar için artık fazlaca güçlü kalıyor.
Mesela burası artık “ülkemsi” bir yer.
Yapılan şey “darbemsi” bir şeydi.
Buna oy verenlerse “insanımsı” şeyler.
Evet çok güzel oldu. Cümle içinde kullanıp pekiştirdik, şimdi devam edelim.
Narsist kişiden/kişilerden çok fazla bahsetmek istemiyorum. Çatmak istediğim şey daha çok takipçileri.
Bu arada insanımsıları anlamak için asla kendiniz gibi düşünmemelisiniz. Ki aslında yaşamın geneli için geçerli bir kuraldır bu. Bir insanı anlamak için kendinizi onu yerine koymanız gerekir.
Ve yazılıp söylendiğinden çok ama çok daha zor bir durumdur. Ama zoru severiz. Hadi gelin deneyelim.
Şimdi oturun ve yaşamınız boyunca sadece 10 kelime öğrenmiş olduğunuzu hayal edin.
Dedim zor olacak diye. Hangi kelimeler bunlar diye sorarsanız. Şunlar; allah, din, kitap, islam, muhammet, recep, peygamber, cihat, ümmet ve cennet. Farkındaysanız sonları hep –et, -ap, -er, -ep diye bitiyor yani ezberlemesi öyle çok zor değil. Aksine kafiyeli.
Şimdi bunlarla cümle kurmaya çalışacağız.
Bu güne kadar ki tüm bildiklerinizi unutup sadece bu 10 kelimeyi zihninizde tutmanız için size 5 dakika veriyorum. Hoop başladı.
Tamam bırakın artık kalemleri. Bitti süreniz.
Umuyorum ki hepiniz zihninizi boşalttınız ve artık boş kafalarınızın içinde sadece bu 10 kelime kaldı.
Şimdi cümle kuracağız. Sizden anlamları birbirinden farklı 10 cümle istiyorum. Bakın öyle abartmadım da sayıyı. Bana 10 farklı cümle kurun. Konular hakkında çok ısrarcı olmak istemesem de bir tane “anlayış” temalı cümleyi zorunlu tutuyorum.
Bakmayın öyle yüzüme. Hadi kurun! Yazın!
Yok mu? Çıkmıyor mu?
Olmuyor değil mi? Evet gerçekten haklısınız. 5 tane dahi çıkaramıyoruz.
Ama olsun deneyimiz başarıya ulaştı. İnsanımsı olmaya en yakın hali artık az da tecrübe ettiniz. Şimdi bir de kafanızın içinde siz yürüdükçe sallanıp çalkalanan o 10 kelimeyi hayal edin. Köşelere çarpıp nasıl ses çıkardığını. Çat çut bam güm. Böğürtüleri işte ondan. Yok ki başka, kıyamam.
Kelime yok ki cümle olsun. Cümle yok ki düşünce olsun. Düşünce yok ki bilgi olsun.
10 kelimeye hapsolmuş, 10 kelimenin esiri zavallılar düşünün.
Sonra gelin çözüm arayın.
Oturun sayfalar boyunca yazın. Çekin karşınıza anlatın.
Hoşgörü deyin, barış deyin, kardeşlik deyin. Yanlışlık var burada deyin. Hırsızlık var deyin. Uğursuzluk var deyin. İzah etmeye çalışın.
Anlarlar mı? Anlıyorlar mı? Öğretilmedi bunlar onlara.
Onlar... Evet onlar.
Onlar ki, din varken ahlaka ihtiyaç olmadığını sananlar. Cehaleti dağlardan büyük olanlar.
Tabi ki gidecekler ağzı bozuk herifin peşinden. Bozuk mozuk sonuçta konuşabiliyor. O yüzden ne dese tamam. Hırsla, öfkeyle, kana susamışlıkla konuşunca müzikler çalıyor hepsinin kulaklarında.
Vay be diyorlar. Adama bak, nasıl da konuşuyor!
Düşünebilme noksanlıklarını da onun düşünceleriyle gideriyorlar. Böylece tüm eksiklikler tamamlanıyor. Çok bedenli, tek bir bilince sahip uzay canlısı gibi memleket. Ağzı kan kokan kukla ustasının elinde oyuncak.
Bana kalırsa, bu yüzyılın en büyük dramı da bu olacak zaten. Yazılacaktır da tarih kitaplarında. Bu herifi seviyorlardı diye anlatacaklar. Tabi mantık çerçevesinde nasıl açıklayacaklar olan biteni bilemiyorum.
İleride çocuklar okulda öğrenecekler yakında yaşanacak olanları.
Soracaklar ailelerine.
Nasıl oldu? Nasıl yaptılar? Ülkece mi haplanmışlardı, yoksa topluca mı delirmişlerdi diye. Anne baba birbirinin yüzüne bakıp uydurma bir şeyler söyleyecek. El mahkum, gerçek ağır. Ozon tabakasının etkisi olabilir diyen bile çıkacaktır eminim. Saçmalamada dünya rekoru kırılacak. Kim bilir, belki de yine din ile açıklamaya çalışanlar olacak konuyu. Deccal’in peşine takılıp gitti milyonlar diyebilirler. Ya da Allah, din, kitap derken kendileri oldu alameti kıyametin şeklinde de olabilir.
Ne olursa olsun, ne denirse densin.
Kimse bu ülkede yaşanacak olanların acısını yüreğinden silemeyecek. Konu açıldığında herkes başını öne eğecek.
Ayrıca bu tür kişiler, eskiden de olduğu gibi günümüzde de “insanımsılar” üzerinde yüksek bir etkiye sahiptir.
İnsanımsı demekle ne demek istediğimi sanıyorum anlıyorsunuz.
Bu tür kelimeleri bundan sonra daha sık kullanmaya karar verdim. Zira bazı kelimeler kimi varlıklar için artık fazlaca güçlü kalıyor.
Mesela burası artık “ülkemsi” bir yer.
Yapılan şey “darbemsi” bir şeydi.
Buna oy verenlerse “insanımsı” şeyler.
Evet çok güzel oldu. Cümle içinde kullanıp pekiştirdik, şimdi devam edelim.
Narsist kişiden/kişilerden çok fazla bahsetmek istemiyorum. Çatmak istediğim şey daha çok takipçileri.
Bu arada insanımsıları anlamak için asla kendiniz gibi düşünmemelisiniz. Ki aslında yaşamın geneli için geçerli bir kuraldır bu. Bir insanı anlamak için kendinizi onu yerine koymanız gerekir.
Ve yazılıp söylendiğinden çok ama çok daha zor bir durumdur. Ama zoru severiz. Hadi gelin deneyelim.
Şimdi oturun ve yaşamınız boyunca sadece 10 kelime öğrenmiş olduğunuzu hayal edin.
Dedim zor olacak diye. Hangi kelimeler bunlar diye sorarsanız. Şunlar; allah, din, kitap, islam, muhammet, recep, peygamber, cihat, ümmet ve cennet. Farkındaysanız sonları hep –et, -ap, -er, -ep diye bitiyor yani ezberlemesi öyle çok zor değil. Aksine kafiyeli.
Şimdi bunlarla cümle kurmaya çalışacağız.
Bu güne kadar ki tüm bildiklerinizi unutup sadece bu 10 kelimeyi zihninizde tutmanız için size 5 dakika veriyorum. Hoop başladı.
Tamam bırakın artık kalemleri. Bitti süreniz.
Umuyorum ki hepiniz zihninizi boşalttınız ve artık boş kafalarınızın içinde sadece bu 10 kelime kaldı.
Şimdi cümle kuracağız. Sizden anlamları birbirinden farklı 10 cümle istiyorum. Bakın öyle abartmadım da sayıyı. Bana 10 farklı cümle kurun. Konular hakkında çok ısrarcı olmak istemesem de bir tane “anlayış” temalı cümleyi zorunlu tutuyorum.
Bakmayın öyle yüzüme. Hadi kurun! Yazın!
Yok mu? Çıkmıyor mu?
Olmuyor değil mi? Evet gerçekten haklısınız. 5 tane dahi çıkaramıyoruz.
Ama olsun deneyimiz başarıya ulaştı. İnsanımsı olmaya en yakın hali artık az da tecrübe ettiniz. Şimdi bir de kafanızın içinde siz yürüdükçe sallanıp çalkalanan o 10 kelimeyi hayal edin. Köşelere çarpıp nasıl ses çıkardığını. Çat çut bam güm. Böğürtüleri işte ondan. Yok ki başka, kıyamam.
Kelime yok ki cümle olsun. Cümle yok ki düşünce olsun. Düşünce yok ki bilgi olsun.
10 kelimeye hapsolmuş, 10 kelimenin esiri zavallılar düşünün.
Sonra gelin çözüm arayın.
Oturun sayfalar boyunca yazın. Çekin karşınıza anlatın.
Hoşgörü deyin, barış deyin, kardeşlik deyin. Yanlışlık var burada deyin. Hırsızlık var deyin. Uğursuzluk var deyin. İzah etmeye çalışın.
Anlarlar mı? Anlıyorlar mı? Öğretilmedi bunlar onlara.
Onlar... Evet onlar.
Onlar ki, din varken ahlaka ihtiyaç olmadığını sananlar. Cehaleti dağlardan büyük olanlar.
Tabi ki gidecekler ağzı bozuk herifin peşinden. Bozuk mozuk sonuçta konuşabiliyor. O yüzden ne dese tamam. Hırsla, öfkeyle, kana susamışlıkla konuşunca müzikler çalıyor hepsinin kulaklarında.
Vay be diyorlar. Adama bak, nasıl da konuşuyor!
Düşünebilme noksanlıklarını da onun düşünceleriyle gideriyorlar. Böylece tüm eksiklikler tamamlanıyor. Çok bedenli, tek bir bilince sahip uzay canlısı gibi memleket. Ağzı kan kokan kukla ustasının elinde oyuncak.
Bana kalırsa, bu yüzyılın en büyük dramı da bu olacak zaten. Yazılacaktır da tarih kitaplarında. Bu herifi seviyorlardı diye anlatacaklar. Tabi mantık çerçevesinde nasıl açıklayacaklar olan biteni bilemiyorum.
İleride çocuklar okulda öğrenecekler yakında yaşanacak olanları.
Soracaklar ailelerine.
Nasıl oldu? Nasıl yaptılar? Ülkece mi haplanmışlardı, yoksa topluca mı delirmişlerdi diye. Anne baba birbirinin yüzüne bakıp uydurma bir şeyler söyleyecek. El mahkum, gerçek ağır. Ozon tabakasının etkisi olabilir diyen bile çıkacaktır eminim. Saçmalamada dünya rekoru kırılacak. Kim bilir, belki de yine din ile açıklamaya çalışanlar olacak konuyu. Deccal’in peşine takılıp gitti milyonlar diyebilirler. Ya da Allah, din, kitap derken kendileri oldu alameti kıyametin şeklinde de olabilir.
Ne olursa olsun, ne denirse densin.
Kimse bu ülkede yaşanacak olanların acısını yüreğinden silemeyecek. Konu açıldığında herkes başını öne eğecek.
0 yorum:
Yorum Gönder