Bozuk Kutup Ayısı Yavrusu
Olmadı arkadaş. İklimlendirmeyi başaramadık. Başaramıyoruz. İnsan türü olarak ofisi içi hava koşullarını istediğimiz şekilde düzenleyemiyoruz. 100 ofis gördüm 100’ünde de aynı.
Bazı şeyleri cidden anlayamıyorum. Bilen varsa anlatsın. Klima diye bir şey icat olmuş. 4 tane tuşu var üstünde anasını satayım. Sıcak, soğuk, aç, kapa. Abartttım biraz biliyorum ama konu o değil. Yani demek istediğim şu ki; elimizde iklimi değiştirebilen bir aygıt var. Biz hala istediğimiz şekilde değiştiremiyoruz ortamı. Neden?
Cevaplar aklıma gelmeye başladı bile.
Sebep yine insan faktörü sanki.
Çok başlılıktan oluyor. Yani o kadar insanı koyarsan tek bir mekana olur tabi böyle. Herkeste bir haller. Yok ben üşüyorum. Yok ben üşümüyorum aksine terliyorum. Yok bence sıcaklık çok iyi.
Nasıl türmüşüz arkadaş! Nasıl herkesin üşüme-terleme aralığı birbirinden farklı oluyor anlamıyorum. Bakın menopoz teyzeleri anlıyorum. Onları bir anda ateşler basıyor ama normal insana ne oluyor?
Bir tek bir hümanoidlerde var bu durum. Kedide yok, köpekte yok, sincapta yok, kurtta yok. Bizde var sadece.
Ya bakın cidden bu işin bir bilimsel gerçek kısmı var. İnsanların kendilerini konforlu hissettikleri bir sıcaklık aralığı söz konusu aslında. Kısaca anlatayım. 15-25 derece arası ılık. 25-27 derece arası normal. 27-37 derece arası sıcak olarak değerlendirilir. Yani 15’in altı serin. 37’nin üstü çok sıcak kategorisine girer. Bu bahsettiğim derecelerin üstünde ve altında üşür veya terleriz. Teoride yani. Zira pratikte hiç görmüyorum gerçekleştiğini. Tabiri caizse insanların konforlu sıcaklık aralıkları herkesin şahsına münhasır.
Örnek vereyim hemen solumda Fatma Hanım var. O 42 dereceye kadar asla sıcaklamıyor. Üşümeye başladığı sıcaklıksa 28 derece. Selsiyustan bahsediorum bu arada. Görüldüğü üzere Fatma Hanım en iyi tabirle; biraz acayip. Ama tek başına Fatma Hanım’a haksızlık etmek istemem. Bir zamanlar kadın bir yöneticim vardı. İyi kadındı ama sıcaklık konusunda anamıza ağlatırdı. Geberirdik sıcaktan, ona komazdı.
-Açalım mı azcık havalandırmayı?
-Yok ben üşüyorum.
-Peki o zaman biz şu köşede ölüyoruz kendinize iyi bakın.
Aynı şekilde çok çok zor üşüyen arkadaşlarım da var.
Bu durum aslında kafamdaki başka bir teoriyi destekler durumda. Farklı türler oluşumuz teorisini. Buna, başka gezegenden mi diyelim yoksa başka genetik kökenden mi diyelim orasından hala emin değilim. Ama sanki; herkes aynı türden değil gibi. Olamaz yani. Başka türlü mantıklı bir açıklama da gelmiyor açıkçası aklıma.
Siz kutup ayısı yavrusunun hikayesini biliyor musunuz? Durun anlatayım. Kutup ayısı yavrusu birgün ailesinin karşısına geçer ve sorar. İsim verelim bücüre. Ne olsun? Bob olsun tamam. Bob anne babasının önüne dikilir ve çaresiz bir ifadeyle sorar;
-Bizim sülalede Boz Ayı var mı?
Yok oğlum der baba.
-Hımm... peki Panda var mı?
Yok oğlum der anne.
-Alla allaaa... peki Asya Ayısı var mı?
Birbirlerine bakıp yok oğlum der her ikisi de.
Vay amk ben niye bu kadar üşüyorum o zaman der küçük Bob!
Hikaye bu.
Peki hikayedeki asıl sorun ne sizce? Bu ayı neden üşüyor değil mi?
Bakın onun da aklında "tür farklılığı" konusu var. Akıllı ayıymış helal olsun. Biraz küfürbaz ama olsun. Bu arada unutmamak lazım Bob’un bozuk olma ihtimali de yok değil. Evet Bob belki de hatalı üretim bir kutup ayısıdır kimbilir. Bunu gözardı etmemeliyiz. Ama ayının neden üşüdüğünün gerçek cevapları bunlar değil. Bunlar laga lüga. Tür farklılığı ya da bozuk olması değil mesele.
Mesele ne söyleyeyim; Şuan donuyorum arkadaşlar. Az önce kafayı kaldırıp baktığımda da benden başka üşüyen tek bir kişi dahi göremedim ofiste. Donuyorum siz üşümüyor musunuz dedim. Yok biz iyiyiz dediler. Ben mi cinstim yoksa millette mi problem vardı bilemedim. Sonra kolay olduğunu hatırladım bunu öğrenmenin. Gidip baktım termometreye. 25 dereceyi gösteriyordu. Gayet normal bir ısı bu.
Yani iki olasılık var. Ben ve Bob için.
Ya gerçekten bozuk birer kutup ayısıyız. Ya da kutup ayısı bile değiliz.
Öte yandan demiştim. Önemli olan şey bunlar değil. Farkındasınızdır umarım siz de. Ne olduğumuz değil asla, mühim olan.
Farklı olduğumuz halde birlikte yaşayıp yaşayamamamız tüm konu. Anlayış, hoşgörü, uyum, iletişim var mı? Ofisleri, semtleri, şehirleri, ülkeleri yaşanır kılan yegane şeyler bunlar. Yoksa yok. Olmuyor.
Küçük Bob neden üşüyor biliyor musunuz? Çünkü ailesi üşüdüğünü anlayıp sırtına bir battaniye koyamıyor. Hepsi bu.
Batu Yazan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder