Hayır Diyememek

26 Temmuz 2011 Salı 0 yorum

Selam,
Gördüğünüz gibi yine Salı günü geldi. İstesek de istemesek de akıp gidiyor zaman, hayat, gençlik daha doğrusu güzel ne varsa. Neyse bırakalım şimdi bunları...
Bu sabah yazıma bir kaç soruyla başlamak istiyorum:
1-Çevreniz tarafından fazlasıyla uyumlu ve özverili biri olarak mı biliniyorsunuz?
2-Kafanızı kırmayı insanları kırmaya yeğliyor musunuz?
3-Borç para isteyenden, istemediğiniz bir yere gitmeyi teklif eden kişiye kadar herkese karşı anlayışlı ve sevgi dolu musunuz?
4-Beyninizin içinde uçuşup duran uyum, ahenk ve barış düşünceleri herşeyin ötesinde ve tüm değerlerin üstünde mi?
Cevabınız evetse , o halde siz de bir “hayır deme” özürlüsünüz.
Doğru anlamışsınız bu günün konusu “hayır diyememek”.
Hayır deme özrü hem insanın kendi aymazlığı, hem de toplum tarafından öğretilmiş bir rahatsızlıktır.
Hayır diyememenin özünde aşağıda saydığım şu üç önüne geçilemeyen unsur yatar:
1- Haddinden fazla empati yapıyor, kendinizi insanların yerine koyuyor, onlar için üzülüyorsunuz.
2-İçinizdeki ses size durmaksızın şu dört şeyi söyleyip duruyor: Güçlüsün, iyisin, doğrusun, bunu koru.
3-Kendinizi kırmak bir başkasını kırmaktan daha kolay sizin için.
Bunun adı kahramanlıktır sevgili okurlar(kahraman olmanın ön şartı güçlü olmak ve hayır dememektir unutmayın).
Kahraman adı kulağa hoş gelir evet, ama hakettiğini alan, verdiği iyiliğin karşılığını gören kahraman ne gerçek dünyada ne de masallarda yoktur. Kahramanlık eylemi haketmeyen ve sığ bir insan için enayilik olarak görülür. Sakın bunun o kişinin sorunu olduğunu düşünmeyin. Çünkü değil.
İyiliği iyilik olsun diye yapıyorum bu benim vicdani sorumluluğum, huzurlu olmamı sağlıyor demek sizi geçici olarak koruyabilecek bir savunmadır. Çünkü sandığınız kadar güçlü değilsiniz, kimse değil.
Bu sizin sorununuz, bu sizin tercihiniz ve sizin kendi elinizle kendinize yaptığınız bir haksızlık.
Ben güçlüyüm ve iyiyim, bana teklif edilen ya da dayatılan bu durumun üstesinden gelebilirim ama karşımdaki insan, hatta toplum benim kadar güçlü olmayabilir. Dolayısıyla bu bana teklif edilen istemediğim şey beni öldürmez, yani durumu idare edebilir ve yönetebilirim düşüncesine sahip bireyler, her toplum dediğimiz kokuşmuş insan birikintisinde ihtiyaç duyulan salaklardır. (Şirketlerde bu kişilere ofis malı, çabalı ya da gayretkeş isimleri altında rastlayabilirsiniz.)
Bakınız aslında üç çeşit hayır diyemeyen(kahraman) insan türü vardır.
Birinci tür bunu isteksiz yapanlardır.
İkinci tür tahmin edildiği üzere gönüllü olanlar.
Üçüncü türse üstüne yapışmış olanlardır.
Ama çektikleri acı değişmez.
Bir kahramanın en büyük savaşı kötüyle değil, kendi değer yargılarıyla yani iyi olmakladır.
Bu lanet insanlara hala neden yardım ettiğini, hayır diyemediğini anlayamamaktadırlar.
Haketmeyene hala birşeyler vermek nedendir?
Herşey gerçekten iyilik için midir?
Yoksa erdemli olmak mı cevabıdır herşeyin?
Kahraman kişi elbette ki bilir içten içe cevabı;
Aslında tek sebep kendi olmaya yeterince cesaret edemeyişidir.
“Evet demek” ise , giymek istemediği ama çıkartmaya da cüret edemediği beyaz bir pelerindir.
Bu dünyada kişisel iyiliklerle birşeyleri yoluna sokma, düzeltme fikri abestir.
Bunun adı şövalyeliktir. Evet mazoşistseniz olun şövalye. Ben doğru olanı yaptım diye boşa geçmiş bir hayatı ve baskılanmış bir zihni eyleyebiliyorsanız olun. Ama sakın söylemedi demeyin.
Değmeyecek.
İyilik yapıp iyi olduğunu düşünenler ve dünyadan iylik bekleyenler hayatları boyunca o şövalye zırhının ağırlığı altında tek başlarına ezilip can çekişecektir, üzgünüm.
Bakın gerçekleri görmeyi gözünüz yiyorsa gelin bir şey deneyelim;
Hep evet diyerek sözde iyilik yapan siz, gelin bu kez de hayır deyip kötü olun, bakın bakalım şimdi o çok özverili olduğunuz insanların gözünde ne kadar hızla kötüye dönüşüyorsunuz.
Yada sürekli hayır deyip sözde kötü olan birinden rica edelim sizin için bir kez de evet desin.
Şimdi oturup izleyin onlar için kendinizden ödün verdiğiniz insanlar hanginizi el üstünde tutuyor.
İnsanlığınızı yitirip tüm dünyaya karşı hayır der hale gelin demiyorum, ama dışarıdaki her yürüyen iki bacaklıyı da insan yerine koymayın.
Hacminizce yer kaplayın bu evrende, bir leblebi kadar bile az değil.
Hacminizce...
Ve özgürce hayır deyin istemediklerinize.
İtaatkar bir köpek yerine başına buyruk bir kedi olmanız dileğiyle...
Görüşmek üzere.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB