Seni Seviyorum Anne Seni Seviyorum Baba

29 Haziran 2016 Çarşamba 1 yorum



Uyandığım gibi annem babam geldi aklıma.
Yolda işe gelirken de.
Masama oturup bilgisayarımı açtığımda da.
Havaalanındaki patlama yüzünden. Bir daha onları görememe düşüncesi yüzünden. Bir daha onlarla konuşamama korkusu yüzünden.
Söylemişimdir belki. Ben çok küçükken ayrılmışlardı. O dönem bile çok üzüldüğümü söyleyemem aslında.
İlk söylediklerinde biraz ağlamıştım tamam. Ama sonra geçti.
Baktım ki ayrıyken daha iyiler. Baktım ki ayrılarken ben de daha iyiyim. Tamam dedim böylesi güzel. Büyürken daha da fazla farkettim doğru olanı yaptıklarını.
Herkes çocukların bir aile içinde büyümeleri gerektiğini düşünür. Bense karşıyım bile diyebilirim buna. Zira bir anne bir baba aile kurumu içinde çoğunlukla kendi olmayı beceremez. Herkes için demiyorum tabi. Ama sıklıkla böyle. Ebeveynler üstüne düşen görevi fazlasıyla ciddiye alıp kendileri olmayı unuturlar. Ne kadın kendidir artık, ne de adam. Anne babadırlar sadece. Çocuk yetiştireceğiz diye saçmalamaya başlarlar genellikle de. Kuralların dışına çıkmazlar. Çıkamazlar.
Bense Teoman ve Semra’yla büyüdüm.
Bir anne, bir baba. Ve bunların üstüne iki de gerçek insanla.
Gerçek diyorum gerçek. Saf. Şeffaf. Olduğu gibi.
Maskelerin ardında saklanan ebeveyn silüetlerinden bahsetmiyorum.
Sırlarını paylaşmaktan, zayıflıklarını göstermekten çekinmeyen kanlı canlı bir samimiyetten söz ediyorum.
Hep birlikte aynı evde değildik evet. Yaşamlarımızın çoğu ayrı evlerde geçti.
Ama benimleydiler. Bana “kendileri” olarak çok şey öğrettiler.
Kadın erkeği anlamaya yola çıkışımın başlangıç noktası onlardır.
Evliliği.. İlişkileri... Sırları... Hayatta kalmayı... Özgürlüğü...
Ve inandığın şeyin peşinden koşmayı...
Peder çok kafalı adamdır zaten. Kuvvetlidir de. Bilhassa psikolojik dirençten bahsediyorum. Düşse de kalkar. Canı yansa da düşmanına göstermez. Yıkılmazdır.
Annemiyse anlatmaya gerek duymuyorum artık. Milyon kere söz ettim ondan. Amazon Cumhuriyeti Türkiye ateşesi.
Şimdi ikisi de yalnızlar. İkinci eşlerinden ayrıldılar. İkisi de emekli. Bir sahil kasabasındalar.
Biri kitaplarıyla, diğeri deniziyle yaşıyor.
Bahçesi var annemin. Çaparileri var babamın.
Bir de ben varım.
Kendilerinden sonra gelen yeni versiyonları olarak onları gururlandırmak temennim tabi.
Öte yandan kimseyi mutlu etmek zorunda olmadığımı da onlardan öğrendim.
Ve bu sabah ölmekten değil ama...
...
Hislerini saklayan bir adam değilim.
Tabi ki ikisi de biliyorlar onları çok sevdiğimi. Defalarca söyledim. Ama yine de böyle bir ülkede yaşayınca korkuyor insan.
Yarın ölürsem ve onlar bunu unuturlarsa diye korkuyor.
Son bir kez daha konuşamamaktan korkuyor. Seslerini duyamamaktan, birlikte balığa çıkamamaktan, gülememekten, tartışamamaktan, sarhoş olamamaktan korkuyor.
Birlikte olamamaktan korkuyor. Pat diye biteceğinden korkuyor her şeyin.
Söylenmiş ya da yazılmış en güzel cümlelerin bile bir anlamı yok biliyor musunuz...
Hep bir sonraki önemli.
Hep bir sonraki cümleniz önemli.
Ve hep, bir sonraki cümleyi kurabilmek istiyorsunuz.
Seni seviyorum anne. Seni seviyorum baba.
Yarın hayatta olursam, bir kere daha söylemek istiyorum.

1 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB