Radyodaki Sesler

29 Mart 2016 Salı 0 yorum




Lisede sürekli radyo dinlerdim. Tek bir kanalı.
O kanala nasıl denk geldiğimi hatırlamıyorum ama sevmiştim spikerleri.
Güzel konuşuyorlardı, güzel çalıyorlardı. Kısa sürede bağlandım kanala. Okuldan eve gelip üstümü değiştirdikten sonra ilk işim radyoyu açmak oluyordu. Analog bir radyoydu, kırmızı led bir ekranı vardı. Radyoyu gece boyunca kapatmazdım. Kulağıma fısıldardı sabaha kadar. Kendimi yalnız hissetmemi engelliyordu.
Radyoyla tanışmadan önce yatağa yatıp boş boş tavanı izlerdim. Kafamın için binlerce düşünce, binlerce soru. Zamansızlık içinde kaybolurdum. Bir noktadan sonra var mıyım yok muyum ayırtedemez olurdum. Koca evrende bir tek ben kalmışım gibi bir his kaplardı içimi. Korkardım.
Radyodaki ses iyi geliyordu. Canlıydı. Konuşuyordu. Bazen benim düşündüğüm konular hakkında anlatıyordu. Gerçekle bağlantımın kopmasını engelliyordu. Her geçen gün daha çok bağlandım. Arkadaşım olmuştu artık.
Bir sabah uyandım yine. Radyo bıraktığım gibi açıktı. Giyinip evden çıkıncaya kadar kapatmazdım. Ama o gün yapamıyordum.
Kapatamıyordum radyoyu. Elim tuşun üstüne gidince duruyordum. Bunu yaparsam radyodaki sesi öldürecekmişim gibi geliyordu. Bir kaç saniye durdum. Sonunda yapamayacağımı anladım ve sesi kıstım. Tamamen değil. Çok düşük bir düzeye indirdim ama konuşuyordu hala. Ölmemişti.
Kapatmamaya başladım radyoyu. Okuldan eve gelir sesi açardım. Evden çıkarken sesi kısardım. Böyle devam etti.
Ve yaz geldi. Yazlığa gidecektik. Çok zorlansam da kapatıp radyoyu çantaya koydum. Yola çıktık. Yolda dinlemek için bir walkman almıştım. Yeterli pilim de vardı. Yol boyunca da dinledim. Vardık. Odama götürdüm eşyalarımı. İlk işim radyoyu kurmak oldu. Farkettim ki artık frekansa bakmadan bulabiliyordum kanalı. Garipti. O kanalın kendine ait bir sesi vardı sanki. Diğerlerinden arasından ayırt edebiliyordum onu. Sadece evde değil dışarıda duyduğumda da anlıyordum. Bu benim kanalımdı.
2 yıl boyunca zorunda kalmadığım hiç bir zaman kapatmadım radyoyu. Kapatamadım.
Radyodaki ses önemliydi.
Geceleri programlarını beklerdim. Konuşsunlar, çalsınlar diye. Benim sevdiğim şarkıyı çalıyorlardı demek ki benim gibi hissediyorlardı. Anlaşılmak, yalnız olmamak güzeldi. Benim gibilerdi. Bir bağ, bir yakınlık kurmuştum onlarla. Orada olmaları güven veriyordu bana.
Ayhan, Cüneyt ve diğerleri. Sanki tanıyordum artık hepsini. Birlikte geçirmiştik 2 yılı.
Sonra yavaş yavaş değişmeye başladı işler. Önce kanal başka bir gruba satıldı. Tarzı değişti. Melez bir hal aldı.
Ardından spikerler ayrılmaya başladılar. Bazıları tamamen bıraktı program yapmayı. Geçtikleri kanalda da dinledim sağ kalanları ama aynı şey değildi. Biri orada, öbürü buradaydı. Bazen aynı saatlerde yayın yapıyorlardı. Programları bittikten sonra yine kendi kanalıma dönüp öyle uykuya dalıyordum.
Bir sabah korkunç bir şarkıyla uyandım. Korkunç. Korkunç. Korkunç. Belki daha da kötü. Daha önce hiç çalmamıştı benim kanalımda. Sonra tanımadığım bir ses günaydın dedi. Yavşak bir ses tonu vardı. Hiç sevmedim. Kıstım sonuna kadar. Şarkı bitince tekrar açtım. 1 2 parça güzel çaldı ardından yine abuk sabuk bir şeye dönüştü. Gürültü oldu.
O gün kapattım evden çıkarken radyoyu. Gerçekten üzgündüm.
Zamanla vazgeçtim kanalımdan. Artık benim kanalım değildi. Yakınlık hissedemiyordum. Yansıtmıyordu beni. Başka kanallar denedim bir süre. Olmadı. Eskisi gibi değildi.
Sonunda tamamen kapadım radyoyu.
Geceleri tavana bakmaya ve düşünmeye başladım yine, sessizlik içinde. Ses gitmişti, ben de ölmüştüm sanki. Sonra hayatımı nasıl kurtardığını düşündüm uzun uzun. Amaç doluydu. Tesadüf diye bir şey olup olmadığını sorgulamaya başladım.
Bazen herşey o kadar kusursuz bir araya geliyor ki hayatta. Adına mucize dememek gerçekten hata. O da öyle bir şeydi. Kusursuz bir karışımdı. Tüm o sesler sanki beni ölümden kurtarmak için bir araya gelmişlerdi.
Radyodaki sesler gecelerimi kurtardı. Aklımı kurtardı.
Ben de sesin gücüne inanmaya başladım.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB