Nihai Acı - Bölüm 2

7 Mart 2016 Pazartesi 0 yorum



Öğle tatili olunca ofis boşaldı.
Baktım kimse yok. Fırladım tuvalete. Sabahtan beri hiç birşey içmemiş olsam da çiş tabi gelmişti sonunda.
Rahatladım. Sonra dayadım kafamı musluğa yalaktan su çeken beygir gibi içtim kana kana.
Dönüp yine oturdum sonra. Bekledim belki bir gelen gider olur da yem falan atar diye.
Tam da o hesap arkadaşlar göründü ufukta. Küspe(eti form) almışlar bana. Uzattılar 5’li paketi. Hayvan herifler dedim açız burada gidip hala diyet bisküvi mi alıyorsunuz?
Ama sen diyettesin dediler. Ne diyeti lan, diyet mi kaldı. Burada ölüm kalım meselesi var görmüyor musunuz? şeklinde sitem ettim kendilerine.
Sonra biri al dedi şunu. Elime krem tutuşturdu.
-Git sür hadi.
Hayırdır dedim ayağa da kalmadık ama sen niyeti çoktan bozdun!?
-Yok abicim dizine falan sürersin diye.
-Hee.. tamam iyi fikir ama siz bir sağa sola bakalak olun. Gelen giden yoksa gidip geliim.
Gittim tuvalete tekrar, sürdüm kremi muhtelif yerlerime. Dizler nanay. Çocuklar perişan. Bir süre durdum havalandırdım bölgeyi. Sonra ateşten gömlek misali acı içinde tekrar çektim pantolonu yukarı. Çöktüm kalktım yavaşça. Belki biraz açılır diye. Olmadı. Açılmadı. Çelik ipten örmüşler kara büyü yapmışlar sanki. Milim genişlemiyor.
Çıktım tuvaletten masama dönüyordum ki. Asansör kapısı açıldı. Muhsin Bey çıktı dışarı.
Nasıl lan dedim içimden. Adam İnsan kaynakları direktörü bu arada. Ama ne işi vardı ki bu katta? Haberimi aldı da ona mı geldi acaba dedim.
Aa Batu dedi nasılsın?
- Teşekkür ederim Muhsin Bey sizler?
-Sağol ben de iyiyim. Hayırdır bu ne kılık?
-Ee şey ben aslında bugün izinliydim ama acil iş çıkınca hızlıca gelmek zorunda kaldım. Ondan.
Haa tamam dedi, devam etti koridor boyunca.
Sözde toplantısı varmış bizim katta. Bugün olmasa şaşardım zaten.
An itibariyle 3 paket etiform 3 litre falan da şu içmiş bulunuyorum. Suyu biraz abarttım sanırım bulamam bir daha diye fazlaca içtim.
Şimdi düşünüyorum da keşke adama yalan söylemeseydim.
Sonuç adam IK. İzinli olup olmadığımı hemen öğrenebilir. Teyit etmek ister mi hakkaten? İsterse yandık.
İstemez canım niye istesin güvenir sözüme. Ya güvenmezse?
Ulan yetmemişti de bunca sıkıntı bir de bu fikir düştü şimdi aklıma.
Zorluk seviyesi oldu 105.
Excel yüzüme bakıyor sarı sarı. Mailler dizilmiş peri sıra. Çocuklar buharlaştı buharlaşacak. Ne yapmalı?
Gözlerimi kapatıp hayal etmeliyim belki de.
Buzlu bir kuvet. İçine girip bacaklarımı özgürce sağa sola sallıyor yukarı aşağı çırpıyorum.
Şap şap şap şap şap. Acı yok, tasa yok, zaptedilmişlik yok. Sadece özgürlük.
Gün kötü kabul. Ama akşama sağ çıkarsam her şey güzel olacak gibi. Hem de çok güzel.
Hatta sanırım hayatımın en güzel akşamı. Kutlamak için evdeki pantolonları yakıp çıplak dansetmeyi planlıyorum. Lalalalalalalalalalalalalalalala......
Belki de hep böyle düşünmeliyim öyle değil mi? Evet be. İşe yarar gibi duruyor.
Ama biliyorum bir yandan da, öyle olmuyor.
Hastalıklar acılar geçince yine fazlasını isteyip mutsuz oluyoruz. Dün loto çıksın istersin bugün kıytırık bir canvasa tav olursun.
Mutluluk için gerekenlere bak sen. Komedi resmen bu hayat.
Neyse şimdi felsefe zamanı değil.
Dayanın çocuklar, sabredin. Babanız sizi kurtaracak.
Beni sevenler size sesleniyorum. Hayattayım ölmedim.
Sevmeyenler bilin. Epey kötü durumdayım kınaları hazır edin.
Şortların gücü adına, ferahlık sizinle olsun.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB