Kaşıntılı Zihnin İstikameti

29 Şubat 2016 Pazartesi 0 yorum



Evden çıktım. Dolmuşların kalktığı yere gidip beklemeye başladım. Geldi. Bindim. Trafik berbattı.
Her zamankinden daha berbat.
Kendimden geçmeye karar verdim. Uzaklaşayım dedim bu diyardan. Başka yerlere gidebilmek bir geçit aradım sağa solda. Buldum hemen. Tabelalardan biri dikkatimi çekti.
Dükkanın adı “Tatilfikri”. Turizm acentesi olmalı dedim kendi kendime. Güzel isim, eğlenceli ve şirin.
Acaba sahibinin adı Fikri midir ki dedim sonra. Umarım değildir. Eğer öyleyse yeterince parlak ve esprili bir isim olmazdı Daha fazla takılmadım. Levent civarına geldiğimizde dolmuş sıkış tepiş olmuştu. Durakta durduk inecekler indi. Yenileri biniyordu ki dolmuş amcası bağırdı.
-Arkadaşlar binmeyin. Arkadaşlar binmeyin ileride polis var ceza kesiyor.
Sırf kimin uyarıyı duyup ciddiye aldığını görmek için dönüp kapıya baktım. Adam sanki uzay boşluğuna seslenmişti. Herkes yere bakarak içeri doluştu. Biliyorsunuz yere bakınca size seslenilmemiş oluyor. Her şeyden soyutlanmış sayılıyorsunuz. Kedim de böyle yapıyor. Gel deyince geliyor, git deyince yere bakıp gitmiyor.
Dolmuş amcası kızdı bu sefer. Kime diyorum arkadaşlar diye bir kez daha bağırdı. Teyze’nin biri ay biz de mi binmeyelim dedi. İçimden olur mu öyle şey Queen Elizabeth dedim. Sen tabi ki bineceksin. Şoförün lafı yanındaki paryalara. Neyse güç bela indirdi hepsini. Hareket ettik. Soluma döndüm.
Karşıma kocaman bir tıraş bıçağı reklamı çıktı. Kullan at bıçaklarla, çek çıkarlı tak sökerli tıraş bıçaklarını karşılaştırıyordu. Altında kocaman slogan.
“10. tıraştan sonra bile daha iyi hissettirir.”
Neyi hissetiriyor lan dedim? Hissetmek ne? Koynumuza mı alıyor bıçağı. Hap gibi yutuyor muyuz. Yalancı itler diyelim.
Zihnimde hemen telefonun başına gittim.
Aradım müşteri temsilcisini. Ben dedim hiç iyi hissetmiyorum oraya gelirsem sizin ebenizi bilmem ne yaparım. Kem küm etti zavallı çocuk. Ben anlamam deyip giydirmeye devam ettim. Telefonu kapattım sonunda. Ama kapattığımda hakikaten daha iyi hissediyordum. Demek ki adamlar haklı. Sözümü geri alıyorum. Bir şekilde gerçekten iyi hissettiriyorrmuş. Derken yanımızdan bir araba geçti. Beyaz. Üzerinde bir yazı var. “Bilmem ne Catering”.
“Kalitenin, Hijyenin ve Lezzetin Adresi”.
Acaba dedim şimdi inip bir taksiye binsem. Beni desem Hijyenin adresine götürür müsün?
-İyi günler ben kalitenin, hijyenin ve lezzetin adresine gitmek istiyorum.
-Aşağı iner misiniz beyfendi.
-Ben de öyle düşünmüştüm size iyi günler.
Saçma slogana uyuz oldum. Artan deliliğime de.
Neyse sonunda yaklaştık Maslağa. İndim dolmuştan. Diğer yarış köpeklerinin arasına karıştım.
Sorun değildi. Yolu bir şekilde atlatmıştım. Bundan sonrası için de başka şeyler bulacaktım.
Metro çıkışına doğru yürürken insanları paytak paytak yürüyen penguenler gibi düşünmeye çalıştım. İşe yaradı bir süre. Az kalsın insanlığa sevgi bile besleyecektim. Neyse ki geçti.
Kırmızı ışık dur yeşil ışık geç. Yürü yürü yürü. Sağda bir köfteci. “Zaruret Köftecisi” adı. Yokluktan açtık sizin de elinizde bu var bunu yiyeceksiniz der gibi geldi bana. Hadi lan dedim. Kızdım. Sonra geçti.
Plaza’ya yaklaştım. Ruhum daralmaya başladı. Zor. Çok zor dedim içimden. Madalya falan takmaları lazım bana. Oscar’ı Leo’ya değil bana vermelilerdi diye düşündüm.
Kapıya yaklaştım adım adım.
Başlamak bitirmenin yarısıdır dedim. Yaşamın amacı ölümdür dedim. Her şey bitmek için vardır dedim . İşe yaramıyordu. Sadece bir kaç adım kalmıştı.
Derken nerede olmak istediğimi, hatırladım.
Aradığım şey başladığım yerdeydi.
Sevgilimi yatay pozisyonda sıcak yatağımızda beni beklerken hayal ettim. Öptüm.
Kokusunu derin derin içime çektim.
Nefesimi tutup binaya girdim.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB