Allahın Sopası

7 Aralık 2011 Çarşamba 0 yorum

Günaydın,
Sabah sabah iyi güldüm eğlendim doğrusu,
Durun baştan anlatayım;
Bugün ofise bir adım attım ki ne göreyim. Ofs cümbüş yeri gibi. Bir kısım ofis arkadaşlarım bir şeylere gülüyor, bir kısmı tam tersi bir ruh halinde oldukça tedirgin. Başta çok merak etmedim neler olduğunu gidip görmezden gelip masama yerleştim ama baktım ki ofis daha da hareketlenmeye başladı. Sonunda dayanamayıp Ahmet Abiye sordum;
-Noluyor abicim sabah sabah?
Ahmet abi nasıl pis pis gülüyor sormayın. Başta ne olduğunu anlatamadı bile, ağzından tek kelime çıktı “Denetçiler”
Konu her ne ise belli ki onu pek keyiflendirmişti. Ancak bir kaç saniye sonra sakinleşip anlatabildi olayı.
Durum şöyleymiş;
Ofiste iki gündür denetçiler cirit atıyor, sanıyorum denetçi nedir pek çoğunuz zaten biliyor. Bilmeyenler için özet geçeyim.
Yılın belirli zamanlarında şirketlere gelip belirli departmanlarda kusur, açık arayan güzide insanlardır bu kişiler. Genel olarak yaptıkları iş üç madde altında toplanabilir;
1-Bir toplantı odasına kurulup çay, kahve kuru pasta tüketirler.
2-Günler boyu büyük gayret göstererek asabımızı bozacak çeşitli sorular sorarlar.
3-Aldıkları cevapları beğenmezlerse, yani konuyla ilgili bir kusur bulurlarsa, ki bulamadıkları şu tarihe kadar hiç olmamıştır, hakkımızdaki yıllık rapora hoşumuza gitmeyecek maddeler eklerler. Bu maddelere de “bulgu” derler.
Yeri gelmişken burada kullanılan bulgu kelimesine de ayrıca uyuz olduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim. Zira gören duyan kansere çare geliştirdiklerini, bu yolda ciddi araştırmalar yaptıklarını sanır. Oysa bana kalırsa bu insanların tek yaptıkları büyük bir çaba içinde karşısındakine laf sokma girişimden öte değil.
Açık konuşmak gerekirse benim çoğu zaman dövesim geliyor bu şahısları. Öyle hem yüzümüze gülüp, hem de arkamızdan yazdıklarını okudukça itlaf edesim geliyor kendilerini. Böyle karşılarına geçip o içtiğin çay, o keyifle yediğin elmalı kurabiye HARRRRAM ZIKKIM olsun adi şerefsiz demek istiyorum. Yok hayır henüz yapamadım ama yakın yani.
Herneyse uzatmayalım denetçi nedir meselesini konuya dönelim.
Aslında olay basit; Bu güleryüzlü, içten pazarlıklı, tepesine lanet inesiceler(bu kısımda biraz abartmış olabilirim durumu) dün kendilerini yaptıkları işe normalden daha fazla kaptırınca mesai saatimizin dolmuş olduğunu farkedememişler. Şaka değil artık yaptıkları işten nasıl bir haz alıyıorlarsa, saat 18:00 olmuş hala tam uyanamamışlar tüm ofisin boşalmış olduğuna. Dikkatinizi çekerim mesaimiz 17:00’de bitiyor. Bu zekiler ofis kapısının üstlerine kapanıp yalnızlığa terkedildiklerini tam olarak idrak ettiklerinde ise saat 18:45 civarlarıymış. (Ben o sırada rakı içmeye başlamıştım bile) Neyse tabi feryat figan birilerini bulmaya çalışmışlar sonunda güç bela telefonla plaza yönetimine ulaşmışlar, plaza yönetimi de idari işler departmanımızla iletişime geçip durumu açıklamış. Bu sırada saat 19:20 civarları.
Akşam trafiğini biliyorsunuz, o saatte bir yerden bir yere ulaşmak mucize gibi bir şey oluyor, hele ki dün yaşayan bilir yollar iyiden iyiye fantastik diye tabir edebileceğimiz ölçüde tıkalıyıdı. Uzun lafın kısası denetçilerin kurtarılması 21:00’i bulmuş. O saate kadar da aç susuz kalmışlar pezev... zavallılar.
Yani durum bu arkadaşlar.
Ofiste konuyla ilgili iki görüş söz konusu. Bir kısım durumun tamamen kendi aptallıklarından kaynaklandığı düşünüyor. Diğerleri ise, ki ben de bu diğerlerinin içindeyim, bizlerden aldıkları ahlar yüzünden bilinçlerinin ilahi bir güç tarafından kapatıldığını savunuyor. Açıkçası böyle olması fikri benim daha çok hoşuma gidiyor.
Kimbilir belki de bu bir başlangıçtır;
Belki bundan böyle kedilere tekme atanların ayakları kırılır, belki kötülerin başına talihsiz olaylar gelmeye başlar.
Kimbilir belki tanrı, o özlemini çektiğimiz şekilde,
Yeniden adalet dağıtmaya başlamıştır

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB