Atlatmak

27 Kasım 2011 Pazar 0 yorum

Omuzlarımın üzerinde öyle bir umursamazlık bulutu var ki...
Sormayın gitsin.
Bugün var mıyım? Yarın olacak mıyım?
Önemli mi bu? değil mi?
Bunlar doğru sorular değil sanki.
Mesele hayatın bitiyor oluşu değil elbette, bunu siz de ben de sokaktaki binler de biliyor. Ve hayır sorun hayatın nasıl geçiyor olduğu da değil aslında. Sanmayın ki bunlar daha dolu hayatlar olsaydı, (ki bu doluluk hep mutlu olma katsayımızla bir anlam kazanır ne hikmetse) daha “memnun” insanlar olurduk. Meselenin ölmek ya da bu süreyi keyifli geçirmek olduğunu hiç sanmıyorum. Aksine mesele bitebilmekte.
Daha doğrusu bitebilmek için “ilerleyebilmekte”
Hangimiz sadece mutluluklarla bezenmiş pembe bir hayat istiyoruz ki? Ya da hangimiz körü körüne bir masalı yaşamanın hayalini kuruyor?
Kaçımızın akşamları oturup özlemini çektiğimiz geleceğin içinde hiç acı, hiç çaba, hiç üzüntü yok? Kendini bilen hiç kimse böyle saçmalıkların peşinde olmamalı.
Çünküüüüü....
O kadar da değil be arkadaşlar.
O kadar da saçmalamamalıyız bir şeyleri isterken.
Aslında biliyor musunuz sadece hayatın akmasını istiyoruz.
Akıııııp, geçmesini.
...
Sakın üzülmeyin böyle söylüyorum diye. Bitiyor diye korkmayın. Paniklemeyin şakın şaşkın.
Asıl düşünmemiz dert etmemiz gereken;
Akıp geçmesiyle birlikte acaba gerçekten “yol alıyor mu?” sorusu.
...
Ne istiyordunuz ki gerçekten? Hayatın “durmasını” mı?
Sabitlenmesi mi?
Ne sanıyorsunuz bizi mutlu eden o herhangi şeyler orada öyle durdukça bizi daha ne kadar mutlu edecekler?
Ya da tam tersi; Bu bıkmadan usanmadan kafalarımızı vurup durduğumuz problemler duvarı mı önümüzde sabit olarak durmasını istediğimiz?
Vampirlere özenmek yaygındır. Peki kaçımız gerçekçi? Kaçımız kendi günlük çatışmalarımızla bir kaç gün bile başa çıkmazken bunu sonsuza dek yaşayabilir?
Ölmek istemeyeniniz var mı? Sonsuzlukta hüküm sürmek isteyeniniz?
Sadece “birazcık bile” olsa yol almak istiyoruz şu hayatta.
Üzülmemek değil, kırılmamak değil, bunalmamak değil bunlar tabiki olacak. Benim bahsettiğim;
Tıkanıp kalmamak, sıkışmamak, boğulmamak.
Artık hergünki gibi kafamızı yine gidip o duvara vurmayalım değil mi?
Bugün olmadıysa bile en azından yarın yıkalım bu önümüzdekini ...
Ve evet kimbilir belki bir sonrakine yine vuracağız kafamızı,
Ama emin olun o aynı duvar olmayacak.
Yıllardır içinizde sizi yiyip bitiren bir sorununuz mu var?
Bir şeylere takılıp kaldığınızı mı hissediyor musunuz sürekli?
Peki ne yapıyorsunuz bu konularla ilgili?
Gerçekten bu problemler yumağını çözmeye mi çalışıyorsunuz yoksa bununla kedi gibi boğuşmayı mı seçiyorsunuz?
İşte varoluşumun sloganı;
“Atlatmak lazım.”
Aksi türlü bunun adı, bırakın “iyi” sıfatını, hayat bile olamaz.
Yaşamak zor iş, kan ister, ter ister, çaba ister, hareket ister, ilerleyiş ister.
Bunun dışındakinin adıysa “debeleniştir”.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB