Yansımalar

25 Ekim 2011 Salı 1 yorum

Günaydın,
Bu sabah kalktım ve yüzüm hakkında nasıl bir fikir sahibi olabildiğimi düşündüm.(haklısınız cümleyi okuyunca kafayı yediğimi düşünüyor olabilirsiniz)
Cevap yansımaydı. Peki ya yüzümü hiç görmemiş olsaydım o zaman acaba nasıl bir insan olurdum? Farklı mı?
Yansımaların olmadığı bir dünya hayali kuruyorum bu sabah.
Her türlü yansımadan bahsediyorum. Şu önümdeki monitörün camı üzerine düşen aksimden, bu plazanın karartmalı camlarına düşen asık yüzümden, bakıp tıraş olduğum nemli aynalardan, resimlerden, videolardan hatta sudan.
Öylesi daha iyi olurdu falan demiyorum tek yaptığım şey nasıl olurdu diye düşünmek sadece.
Farklı olurdu. (Bu arada Türkçede konuşma dilinde farklı kelimesi genelde kötü anlamında kullanılır. Birine giyinip süslenip nasıl olmuşum dediğinizde eğer size farklı diyorsa bilin ki ona göre güzel değilsiniz) Ben farklıyı bu anlamda kullanmıyorum. Farklı bana göre sadece farklı demek. Peki nasıl olurdu bu fark? Epey sanki.
Şöyle oturup etraflıca bir düşünürsek yansımalar hayatımızın her noktasında. Daha doğrusu tüm insanlığın hayatında. Daha da abartırsak diyebiliriz ki “her şey” ışığın başka bir yüzey üzerine yansımasıyla değişmeye başladı.
Nasıl olurdu gerçekten kendi yüzümüzü hiç bir şekilde göremediğimiz bir dünya? Belki insanlar birbirlerine anlatırlardı nasıl yaratıklar olduğumuzu ama asla kendi fikrimiz olmazdı bu.
Çirkin ya da güzel sarışın ya da esmer nasıl bir tipimiz olduğunu asla kendi gözlerimizle göremeseydik? Dudaklarımızı, göğüslerimizi /omuzlarımızı, gözlerimizi, kirpiklerimizi hiç görmemiş olsaydık nasıl olurdu? Saçlarımız biz görmeden kesilseydi hep.
Nasıl olurdu? Kadınlar nasıl makyaj yapardı mesela?
O zamanda bu denli merak eder miydik hiç görmediğimiz haberdar olmadığımız bir şeyi, nasıl göründüğümüzü?
O zamanda bu kadar önemli olur muydu güzellik denen şey? Yoksa daha da mı önemli olurdu?
Peki sadece kendimizi değil, diğer insanları da ne bir filmde ne bir resimde göremediğimiz bir dünya nasıl olurdu?
Yansımaların olmadığı bir hayal kuruyorum bu sabah, bir başkasını sadece direk bakışlarımızla kanlı canlı görebildiğimiz.
Başka hiç bir alternatifin olmadığı...
Ne sinemanın, ne fotoğrafların, ne televizyonun olmadığı, maçların, yarışmaların, konserlerin, dizilerin istense bile yayınlanamadığı...
Güzelliğin eğlencenin acının bu kadar kolay pazarlanamadığı bir hayatı merak ediyorum.
Acaba nasıl olurdu?
Küçük olurdu kuşkusuz, pek bir şeyden de haberimiz olmazdı doğrusu.
Öte yandan hayal güçlerimiz bundan çok daha gelişmiş olurdu. Bu kadar tembel de olmazdık, daha çok isterdik yeni yerlere gitmek yeni şeyleri görmek.
Oysa şimdi hiç bir yere gitmemiz gerekmiyor, kediler gibi oturuyoruz yansımalar bize geliyor.
Salı sabahı yansımaların olmadığı bir yaşamı merak ediyorum.
Nasıl göründüğümü bilmediğim, dünyanın öbür ucunu hiç görmediğim, ormandaki gerçek havayı soluyarak, gidip dokunarak, kendi gözlerimle “yaşayarak” keşfedebildiğim bir gezegeni merak ediyorum.

1 yorum:

  • Adsız dedi ki...

    düşünüyorum;eğer gidip başka yerler başka insanlar göremeseydik merak ederdik,hepsinin hayalini kurardık uyumadan önce bile.bilmek ne kadar iyi yada ne kadar kötü bu tartışılır bişey ama şimdi güzel olbileck şeyleri düşünmek güzel...yazın için teşekürler

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB