Sınırlar

4 Eylül 2011 Pazar 2 yorum

İnsan neden dalar? Özellikle yazın neden dibe dalıp kum çıkarmak ister insan? On yaşımdan beri bu işin müptelasıyım. Elbette daha önce, yani çıldırmayı göze alıp durmaksızın düşünmeyi seçmeden önce, bunun sebebini uzun uzadıya merak etmemiştim, oysa şimdi bu basit ve sık karşılaşılır eğlenceli eylemin bile nedenlerini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. İnsan fazlasıyla kendini inceleyince görüyor ki düşünsel ya da fiziksel aslında hep aynı hareketleri yapıyor. Sizler adına ahkam kesmek tabi ki benim işim değil o yüzden bu kez insan dediğimde kendimden bahsettiğimi anlayın.
Aslında konu dalmak değil, bugün konu sınırlar. Tüm sınırlar.
Konuya dalmaktan girişimin nedeni malum bitmiş olan tatil. Madem dalmaktan girdim dalmaktan devam edeyim.
Dediğim gibi on yaşımdan beri ne derinlik ne oksijen ne basınç umrumda olmaksızın her bulduğum yerde dalıyorum. Başım dönmüş, ciğerlerim yanmış, gözüm kararmış hiç umrumda değil.
Neden? Çünkü dibi çok merak ediyorum.
Aslında dipten de öte, gidilmesi yapılması zor denen herşeyi merak ediyorum.
Dalmak gibi aynı şekilde, en büyük isteklerimden biri de paraşütle atlamak, gerçi çok iyi biliyorum ki paraşütsüz atlamayı bundan da çok istiyorum.
Yağmurda fırtınada karda önümü görmeden motosiklet sürüyorum. Mümkün olduğunca az yemek yiyorum, su içtiğimi gören insan sayısıysa üç ya da beştir. Yediğimde eti çiğ, rakıyı çok ve sek içiyorum.
Her sabah ve her akşam it gibi, at gibi koşuyorum. Ve evet hergün onsekiz bardak kahveyi ben tüketiyorum.
Çok samimi bir şekilde diyebilirim ki çoğu zaman uçağım düşsün, otobüsüm yardan yuvarlansın istiyorum.
Bu hareketlerimin isteklerimin inanın ölmeyi istemekle hiç alakası yok. Daha önce de söylemiştim ölmeyi istediğim falan yok.
Benim derdim inanmamak, kabul etmemek, boyun eğmemek.
Sözde yapılmaması gereken ne varsa yapıyorum ya da elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.
İnsan 7 gün su içmezse, 45 gün yemek yemezse, kaza yaparsa ölür.
İnanmıyorum ki.
Bence yalanın dik alası.
Bu herdaim 36.5 derece olması gerektiği söylenen kırılgan insan bedeni, bu beslenmesi gereken metabolizma, bu et, bu kemik, bu doku...
Fiziksel, düşünsel, bireysel ya da toplumsal..
Tüm bu kurallar, bu olması gerekenler... Boş ve anlamsız.
Bu yaşama aralığını kabul etmiyorum, tüm bu standartlar sadece yetersiz.
Hepsinin zorlanması gerek.
Normal olmak bana ters,
Sınırlar bana ters,
Kurallar bana ters.
O sınır denen şeylere meydan okumazsam bu hayatın bir anlamı yok.
Ben bunun için doğdum. Boyuma pozuma bakmadan meydan okumak için.
Her yapamazsın diyen sese, her uydurulmuş kurala, her körü körüne kabul görmüş gerçeğe meydan okumak için varım.
Mantıktan çok avuçlarımın içinde dipteki kumu, gök kubbenin soğuk camını hissetmeye ihtiyacım var.
Dahası onları zorladığım sürece varolduğumu hissedebiliyorum.
...
...
Ötesini görmek istiyorum.
Ötesini görmem gerekiyor tüm çizgilerin, aksi halde bu kucağımda huzurla uyuyan ama varolduğundan haberi dahi olmayan güzel kediden hiçbir farkım olmayacak.

2 yorum:

  • Adsız dedi ki...

    ben bi yol daha biliyorum:) ellerini tokat atma pozisyonuna getir ve ikisinin arasina sikistir ( torbanin agiz kismini tabi ki), ellerini birbirine surt!

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB