Okyanus \ Bölüm 3 - Kaşif

23 Mart 2012 Cuma 0 yorum

Bölüm 3
Kaşif



Odun ateşinde yaban domuzu eti oldukça güzeldi, hatta adada keşfettiği yeni baharat ve meyvelerle bu tadı daha da zenginleştirdi. Ancak son iki haftadır yediği yemekte içtiği suda bir gariplik bir yavanlık hissetmeye başlamıştı. Önce mevsimle alakalı olabileceğini düşündü ama hava hep aynıydı sıcaktı sonra aklına başka sebepler geldi. Yedi aydır yaban domuzu ve adını kendinin de bilmediği okyanus balığını yediği için oldukça sıkıldığını anladı.
Tepeye çıktı, çevreye göz attı. Adasının çevresinde uzaklarda başka adacıklarda vardı. Bir hafta içinde hazırlıklarını tamamladı, adasını terketti, güneye doğru, başka adalar başka av hayvanları bulmak üzere yola çıktı.
Yirmi kadar adacık buldu ilk bir hafta içinde hiçbiri için karaya çıkmadı yeterince uzak değillerdi kendi adasından. Sekizinci gündü uyandı sabah erken vakitte, çevreye göz atmak için kamarasından çıktı, dehşet içinde kaldı, ufuk noktasında dahi hiç ada görünmüyordu. Telaşla dümeni kontrol etti. Defalarca bağlanıp çözülmekten yıpranmış ip güneşin ve tuzlu suyunda etkisiyle kopmuş dümeni serbest bırakmıştı. Tekne rotadan çıkmış, rüzgarın emrinde bilinçsiz yol alıyordu. Takip ettiği adalar topluluğundan çok uzak olduğunu farketti. Rotasını tekrar çizdi, eski rotasına dönmeyecekti, tam ne kadar süre başıboş yol aldığını bilmiyordu ayrıca içinden eski rotasına dönmekte gelmemişti. Rüzgar ondan yanaydı yelkeni şişkin, dudakları çatlak , yüzünde kurumuş tuzlar eşliğinde, dalgalı denizde on gün daha yol aldı. Onbirinci günün sabahı ufukta bir ada belirdi. Birkaç saat sonra sahildeydi, diğer adalar gibi yeşil cennet gibi bir adaydı. Çok geçmeden yaptığı keşif gezilerinde su kaynağı ve yenilebilir meyveleri de buldu. Asıl sıkıntısı olan av hayvanı sorununu da çözmüştü. Her geçen gün daha iyi bir avcı daha iyi bir mızrak ustası olmuştu. Ağız tadına ahenk ve çeşitlilik getirmesini ummuduğu başka hayvan arayışı burda antilop olarak karşısına çıktı. Bu hayvanları avlamak yaban domuzu avlarken gereken yetenekten fazlasını gerektiriyordu. Azmi sayesinde başardı. Bir buçuk hafta sonunda usta bir antilop avcısı yeşil yaban otları üzerinde yürüyordu.
Bir akşam üstü yine beyaz sahilde oturmuştu. Güneş batmak üzereydi, hafif esen rüzgar yanaklarından kumu temizlemekle meşguldü. Önünde hindistan cevizi suyu bulunan kabı, antilop ve yaban domuzu etiyle dolu olan tabağı, hemen sağında köz haline gelmiş ateş duruyordu. Herşey o kadar huzur dolu o kadar mükemmeldi ki....
...ve ama hala bir eksiklik hissediyordu. Gözleri doldu, ağlamaya başladı birden. Söz dinletemiyordu kendine, kontrol edemiyordu gözyaşlarını. Ta içinden, kalbinden, hatta ruhundan hıçkırıklar yükseliyordu.Rüzgar gözyaşlarını iki yanağından kulaklarına doğru süpürdü ordan da beyaz kuma döktü. Derin derin nefes almaya çalıştı, çalıştıkça daha da yüksek sesle bağırarak ağlıyordu. Ülkesinden ayrıldığından beri kimseyle konuşmamıştı. Mutluluğunu ya da hüznünü anlatabileceği tek bir kimsesi yoktu. Sarıldığı tek şey kamarasındaki tuzdan kaskatı kesilmiş kalitesiz yastıktı. Damağındaki o ekşilik geri geldi, taze sulu et yine yavanlaştı. Kimseyle paylaşamamaktı herşeyi tatsız yapan, varlığına sadece güneşin, ayın ve antilopların şahit olmasıydı. Herkes ve herşey için ölüydü, kimsenin duymadığı, boşlukta yankılanan tek ve yalnız bir hıçkırık.
Ertesi sabah teknesine gitti kalem kağıt aldı, o gün hiç avlanmadı. Başta saatlerce boş kağıda baktı, sonra adını soyadını karaladı daha sonra tek tük anlamlı cümleler, en sonunda durmaksızın ard arda satırlar döküldü kağıtlara. Gün ve gece avlanmaktan ve uyumaktan vakit bulduğu her an yazdı. Eğer ölecek olursa geride yaşadığına dair, hissettiklerine dair kanıt, tek bir yaprak bile bırakabilse yeterdi. Günlerce haftalarca yazdı. Bir gece yine elinde kağıdı kalemi yazıyordu. Rüzgar ateşin son kalan közlerini de söndürmek üzereydi. Kafasını yavaşça kaldırıp gök yüzüne baktı, ay olağanca parlaklığıyla gülümsedi.
O an içinde bir sıcaklık hissetti, yalnız olmadığını hissetmişti, belki Dünya’nın öbür ucundaydı ama emindi, kendi gibi bir kadın, eksik yarısı, tam şuan, onunla aynı aya bakıyordu.
Onu bulacaktı.

0 yorum:

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB