Öfke Kontrolü

13 Temmuz 2011 Çarşamba 4 yorum

Bravoo!! Vallahi bravo!
.......
Tamam özür dilerim sadece heyecanlı bir giriş yapmak için bravo dedim başka bir sebebi yoktu ama işe yaradı di mi? Sanki böyle 1-2 saniye noldu acaba dediniz di mi? Dediyseniz harika, hayatlarınıza biraz olsun heyecan katmış olmak beni çok mutlu etti. Neyse ciddiyete dönelim(bu arada herkese merhaba) Bu sabah haddinden fazla konu yığılması olmuş ve gariptir ki istekler beni bile( o derece yani) şaşıttı. Birkaç örnek vermemi isterseniz en çok hoşuma gidenler şunlar; “Güzel üzümlü kek nasıl yapılır?” “2012’de Dünya’nın sonu gelecek mi?” “Düşünce okumak mümkün mü? Mümkünse teknikleri nelerdir?” Söz veriyorum üzümlü kek dahil hepsine cevap vereceğim sakın hiç birini unuttuğumu düşünmeyin diye bunları yazıya dahil ediyorum. Ama bugün konumuz farklı! Konumuz Öfke kontrolü.
Hep yaptığım gibi açık açık yazıyorum. Aslen ben yeryüzündeki en öfkeli insanım.Size hiç abartmadan çocukluğumdan örnek vereyim;
İlk kontrol edilemez öfke deneyimimi ilkokul 2. sınıfta yaşadım: O dönem, (80 kuşağı olanlar bilir) “Voltron”(çizgi film) manyağıyız Bilmeyenler için ne olduğunu söyleyeyim 5 adet robot aslanın birleşmesiyle oluşan devasa, insan formunda galaksiyi koruyan kahraman bir robot kendisi. Aslanlardan biri robotun kafasını, biri gövdesini, ikisi kolları diğer ikisi de kalan son yer olarak haliyle yumurtalıklarını oluşturuyor (tamam tamam bacaklarını oluşturuyor) Tahmin edildiği üzere “en kıymetli yeri kafası”(lafı öbür türlü anlayanları esefle kınıyorum) Neyse işte... bahçede Voltrancılık(aslı Voltron olsa da biz Voltran derdik) oynayacağız ama Gökhan diye bir çocuk var o da benim gibi robotun kafası olmak istiyor. O diyor ben olucam kafası, ben diyorum hayır ben olucam.(bu arada diğerlerinin zaten hiç şansı yok Gökhan ve ben ilkokulun dominant(baskın) erkekleriyiz.) Velasıl esselam ben çok sinirlenip Gökhanın koluna(tam dirseğe) öyle bir tekme attım ki Gökhan’ın kol kırıldı. Numara yapıyodur deyip çocuğu çekeleyince daha da kötü oldu. Neyse aldılar götürdüler beni nezarethaneye attılar(disipline gönderdiler) Bu, öfkem yüzünden birine ilk kez zarar verdiğim andı. Daha sonra maceralarım devam etti, yine ilkokulda, uçan tekme atmak süretiyle devirdiğim adam sayısı 5, çene altına attığım tekme neticesi dili kesilen(diş dile baskı uygulayınca böyle oluyormuş) insan sayısı 2, benden hızlı koştuğu için koşmaktan vazgeçip, koşarken ayaklarını arkadan atlayıp tutmak(iki ayağı iki elimle tuttum) süretiyle kafasını yere çarpıp bayılan kişi sayısı 1’dir. (Merak etmeyin kimse de kalıcı hasar kalmadı)
Ama 5. Sınıfta bana bir haller oldu, aniden duruldum, ve kavga etmekten vazgeçtim. Birine vurmak bana çok ters gelmeye başlamıştı yere yığılıp kalan çocuğu görünce içimin ezildiği bir anı hatırlıyorum da cidden kötü olmuştum. Ve kestim insanlara vurmayı (öfkelenmekten değil kavga etmekten) ama bu seferde çocuklar bana dalaşmaya başladı neyseki korunmak için bir yol buldum. “Eşyalara vurmak”(duvar, ağaç, masa, sandalye vs.) Eşyalara vurmanın temelinde şu vardı; aslında vurulan kişi eşya değildi(hayır öfkelenilen tarafta değil) eşyalara vurmak sadece deşarj amaçlıydı ve evet işe yarıyordu. Bana ters laflar eden bir çocuğa vurmamak için masaya o kadar şiddetli vurmuştum ki yan sınıftan insanlar ne oluyor diye gelmişti. Bu tür eşyaya yöneltilen siddetin karşı taraf için tehdit oluşturduğunu orada anladım. İnsan doğası katıksız öfkeyi algılama konusunda uzmandı(ilkel bir içgüdü). Eşyaya yönelik şiddet çok istenirse masa yerine pek tabi karşı tarafın yüzüne de vurulabileceğini gösteriyordu.
Yani anlayacağınzı ilkokul itibariyle dalaşılmaması gereken psikopat profilini başarıyla çizdim.(ve açıkçası bu beni hayatım boyunca da korudu)
Yalan söylemeyeceğim öfkem hayatım boyunca hep benimleydi, tam göğsümde. Lisede takma adım “Kandöken”di.(kimsenin kanını döktüğümden değil ama dökebilirdim de)
Üniversitede de öfkeliydim , şimdi de öfkeliyim ama bu hayatımın üzerindeki hakim duygu değil.
Burada hoşgörü, dostluk mesajları vermek derdinde değilim, ayrıca zaten hoşgörü, dostluk, sevgi kelimelerine de derinden uyuz olurum. (çok içi boşaltılmış kavramlar oldukları için)
Bakın sevgili benim gibi öfkeli arkadaşlar;
Öfke öylesine baskın ve kuvvetli bir histir ki size kimsenin vermediği gücü ve özgürlüğü verir. O anın hakimi odur ve unutmayın insanoğlu bir duyguyu yaşarken aynı anda karşıtı bir duyguyu yaşayamaz. O yüzden öfkeyi sevgiyle yeneceğiz, çiçekle yeneceğiz, bulutla yeneceğiz gibi safsatalara sakın kulak asmayın.
1-Önce üzerimize yüklenmiş şu fazla enerjiyi bir atmalıyız. Yürüyüş , koşu ve sporu sakın ihmal etmeyin.
2-Meditasyon yapın. (Canavarı susturmanın en önemli yolu)
3-Mantıklı olun. Öfkelendiğinizde ne kadar korkunç, ne kadar itici göründüğümüzü bilmiyoruz.(gerçi ben aynada baktım çok kötü görünmüyorum yakışıklı çocuğum sonuçta) Kimse bu tür insanların yanında olmak istemez.(sizde istemezsiniz) Öfkeye teslim olursanız önüne sonunda mutlaka çevrenizdeki insanları kaybedeceğinizi bilin ve bunu asla unutmayın.
4-Kedi faktörünü unutmayın, öfkelendiniz mi? Mıncırın bücürü, bir stres topundan çok daha etklidir zira kendisi.
Yarın görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

4 yorum:

  • king konshantin dedi ki...

    siyah aslan ( voltranın kellesini oluşturan ) hep bir polemik ve kavga konusu olmuştur...benım de bu konuda anlaşamadığım bir elemanı turunç ağacının altında yere yatırmışlığım vardır...

  • www.blogreklam.tk dedi ki...

    Davetiye: Merhabalar;
    www.blogreklam.tk ücretsiz reklam verme imkanını ayaklarınıza getirdi=)
    İki dakikada ömür boyu size destek olacak kampanyalarla blogreklam.tk adresi ile karşınızdayım. Reklamcılıkta ileri seviyelere çıkmak ve her hafta kazanan sitenin büyük boy reklamını yapma ön koşulu ile sizi ve sayfanızı kendi blogreklam sayfama davet ediyorum.İlginize ve alakanıza teşekkür ederim…
    BlogReklam.Tk
    Sayfa Linki: http://www.blogreklam.tk/2011/07/reklam.html

 

©Copyright 2011 Taboo | TNB